31 Mart 2018 Cumartesi

BİYOLOJİNİN TOPLUM BİLİM VE TEKNOLOJİ AÇISINDAN ÖNEMİ


BİYOLOJİNİN TOPLUM BİLİM VE TEKNOLOJİ AÇISINDAN ÖNEMİ

 Amerika, Japonya, Rusya,Çin,İngiltere gibi gelişmiş ülkelerde konum gözetmeden her alanda yeteri kadar teknoloji üretilmiş ve bu teknolojileri en etkili bir biçimde kullanarak hem ekonomilerini hem de milletler arası varlığını en üst seviyelere taşımıştır. Bizim ülkemize bakacak olursak fen bilimlerinden olan bu alt dallardan gerektiği kadar faydalanamıyoruz. Mesela su ürünleri bölümünün öğrenci alımı yok denecek kadar azdır. Halbuki ülkemizin üç tarafı denizlerle kaplı olup su bakamından zengin bir ülkeyiz Ancak bu konuda teknoloji üretemediğimiz için faydalanamamakla birlikte elimizdeki bu imkanı başka ülkelerden satın almak zorunda kalıyoruz.

         
   Bunun yanında daha da bilinçsiz davranıp yok etmeye mahkum bırakıyoruz. Başka bir örnek verecek olursak tüm ülkelerin can damarı olan ve bilim insanı yetiştiren fen fakültelerinin öğrenci alımlarını git gide azalması hatta kapatılması ülkenin gelişmişlik düzeyini daha da aşağıya çekmektedir. Fen fakültelerinin kapatılması ile teknolojinin gelişmesi ve bilimin ilerlemesi nasıl mümkün olabilir ki!

   Artık günümüzde biyolojinin öneminin giderek artmasının nedeni; çevre sorunları, biyoteknolojik çalışmalar, biyolojik ıslah yöntemleri, genetik mühendisliği ve tıp alanındaki gelişmelerdir. Bu gelişmeler insan hayatını doğrudan etkilemekte ve biyolojiye olan ilgiyi her geçen gün daha arttırmaktadır.
Özellikle insan genom projesi çalışmaları, Genetik kopyalama, Kök hücre teknolojisi HIV virüsünün tanımlanması, Biyoinformatik, Organ nakilleri ve organ bağışının önemi, Biyoloji de nanoteknojinin kullanımı, Biyolojik sensörler,İlaçların ve kozmetik ürünlerinin geliştirilme süreçleri ve doğa üzerinde etkileri,Kimyasal maddeler ve biyolojik etkileri, Kanser araştırmaları, Yakın çevremizde organizmalar ve bunların sağlığa etkileri,Çevreye zarar veren maddelerin ortadan kaldırılmasında mikroorganizmaların kullanımı,
 Hazır gıdalar hazırlanma süreçleri ve tehlikeleri üzerindeki çalışmalar biyolojinin altın çağını yaşamasına neden olan gelişmelerdir.
Önümüzdeki yüzyılın başında şu gelişmelerin olması beklenmektedir.
     İnsanda kalıtsal hastalıklara neden olan genler, döllenme sırasında sağlamlarıyla değiştirerek bazı önemli hastalıkların önlenmesini sağlayacak (kanser,cücelik)
     Canlıların ömür uzunluğunu kalıtsal olarak denetleyen kontrol altına alınarak ya da değiştirerek, uzun bir yaşam sağlanabilecektir.
     Genlerdeki değişiklikler sonucu yeni hayvan ve bitki türlerinin ortaya çıkışı sağlanacaktır.
KOPYAKOYUN DOLLY ÖLDÜ…
dolly ile ilgili görsel sonucu
  En yeni gelişmelerden biride genetik kopyalama olayıdır. Klonlama diye de adlandırılan bu olayın  özünde bir takım yöntemlerle aynı genetik şifreye sahip  bir başka canlı  üretmek yatmaktadır. Bu alanda  ilk adı duyrulan bir koyunun meme hücresinden klonlama yolu ile üretilen ‘’ DOLLY’’ dir.
      Dünya da genetik kopyalama yöntemiyle üretilen ilk memeli hayvan olan dolly adlı koyun öldü koyunu klonlayan  Roslin Enstitüsü’nden yapılan açıklamada,  Dolly’nin, akciğerlerinden rahatsızlığı nedeniyle öldüğü belirtildi . Veterinerin onayıyla iyileşemeyeceğini anlaşılan  Dolly’ ye ötenazi uygulandığı bildirildi.
  Kök hücreler, laboratuar ortamında ya da canlı vücudunda uzun süre bölünebilen ve kendini yenilebilen, aynı zamanda da canlının ihtiyaç duyulan doku tipine farklılaşarak diğer dokuların hücrelerine  dönüşebilme özelliğine sahip farklılaşmamış hücrelerdir.  Kök hücreler ayrıca hasarlı bir dokuya nakledildiğinde o bölgede işlevsellik kazanarak hasarlı bölgeyi tamir edebilirler.

TÜRKİYE’DE KÖK HÜCRE DEVRİMİ   

Tıpta çığır açan “ kök hücre ” dalında, Türkiye’ de de büyük bir adım atıldı. Akdeniz üniversitesinde de, kök hücreden böbrek hücresi oluşturuldu.
Kök hücreden organ oluşturulması çalışmalarına Akdeniz Üniversitesi’nde kök hücresinden böbrek hücresi yapılarak Türkiye’de katıldı. 

  Dünyada kök hücreden mesane ve deri yapıldığı belirtilen Akdeniz üniversitesi rektörü Prof. Dr. Yaşar Uçar, “ kök hücreden böbrek hücresi oluşturduk. Amacımız kök hücreden, organ yaratmak. Bu çalışmayla organ oluşturmanın ilk sinyalini aldık” dedi. Prof. Uçar, organ oluşturabildiklerinde Türkiye‘de bir ilke imza atacaklarını söyledi. Bu sayede organ nakli için organ bekleme çilesine son verileceği haberi verildi.


ANKARA’ DA TIP DEVRİMİ  

Kemik iliğinden elde ettikleri kök hücreyi direkt damara nakledilen Türk doktorlar hasta da uzuv kaybına yol açan Buerger hastalığını tedavi etti!
   Sigara tiryakilerinde genellikle ayak ve bacak damarlarında ortaya çıkan ve yıllardır tatmin edici bir tedavi yöntemi bulunamayan Buerger  hastalığına karşı “kemik iliğinden sağlanan kök hücrenin direkt damara nakli” umut oldu. Kök hücre nakli  ile kalp yetmezliği hastalarında by-pass yapılması mümkün olmayan bölgelerde yeni kas hücresi oluşumu ve damar yenilenmesi sağlandı.
  Türkiye’de ilk kez uygulanan yöntem sayesinde Ankara Üniversitesi tıp fakültesi kalp ve damar cerrahisi ana bilim dalı bünyesinde 2005 yılında beş kişinin Buerger hastalığını ve kalp yetmezliğini tedavi etti.

KANSER TEDAVİSİNDE ‘MİNİ NAKİL’ DÖNEMİ



   Ankara üniversitesinde, böbrek kanseri olan hastaya kardeşinden kök hücre nakledildi. Tümör yok oldu!
Ankara üniversitesi tıp fakültesi İbn-i Sina Hastanesi’nden Prof. Dr. Taner Demirer’in uyguladığı ‘’allojeneik mini nakil’’ yöntemiyle, böbrek kanserli bir hastaya nakil dokusu tutan kardeşinden alınan kök hücreler nakledildi. Bu nakil yoluyla tümörler yok edilebildi ve yaşam süresi de iki kat oranında uzatıldı. Kardeş sayısı ne kadar fazla olursa uygun dokuyu bulmakta o kadar kolay olur.

Biyoçip Teknolojisi


                                    biyoçipler ile ilgili görsel sonucu

   Biyoçip (Biochip) teknolojisi günümüzde biyoloji ile bilgisayar teknolojisini birleştiren önemli bir teknolojidir. Bu teknolojinin farklı örneklerde DNA mutasyonlarının bulunması, gen ekspresyonu düzeylerinin ve anormal proteinlerin belirlenmesinde önemli kullanım alanı vardır.

TIBBIN  FALCISI: YENİ “GEN ÇİPİ”

   Ege Üniversitesi genetik hastalıkları tanı ve araştırma merkezi( EGETAM), kişinin genetik bilgilerinin yer aldığı “ çip” i yaratmayı hedefliyor. Ege üniversitesi tıp fakültesi genetik bilim dalı başkanı Prof. Dr. Özkınay, bu çiple kanserin 10-15 yıl önce teşhis edilebilmesinin mümkün olabileceğini söyledi.
   Gen haritası küçük bir çipin içinde yer alacak. Doktor çipi bilgisayara takınca, kişinin yakalanacağı muhtemel hastalıkları ya da var olan hastalığa hangi ilacın yarar sağlayacağını bilecek. Bebeklikten itibaren oluşturulacak çiple hastalık tanısı ve tedavisi kolay olacak.

KANSERLİ HÜCREYE GEN ÇİPLİ MÜDAHALE

  Harvard tıp fakültesinde, gen çipleriyle kanser hastasındaki ve sağlıklı kişilerdeki genler karşılaştırılıyor. Bu da hastalığın oluşmasında genlerin rolünü ortaya çıkarıyor.
Ön ettiği kanser araştırmaları ve tedavileriyle dünyanın bir numaralı kanser araştırma merkezi unvanına sahip Harvard tıp fakültesindeki son buluşlardan biri; gen çipleri.

   Dana Farber kanser enstitüsü ve Whitehead Biyomedikal  araştırma enstitüsünün geliştirdiği gen çipleri, yeni milenyumda hücrelerin genetik parmak izini izlemede ve kanserin daha iyi anlaşılmasında önemli bir adıl olarak nitelendiriliyor. Gen çiplerinin akciğer, meme, bağırsak, prostat, lösemi ve diğer kan kanserlerini içeren geniş bir alanda büyük umut verdiğini belirtiyor.. 

GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ ORGANİZMALAR(GDO)

    Bir organizmaların genleri ile oynayarak gen yapısı değiştirilebilir, yeni genler ilave edilebilir.
Ve o organizmaya istenilen özellikler kazandırılabilir. Önemli bir ürünün ya da proteinin sentezini şifreleyen genin özel yöntemlerle çıkarılarak bir taşıyıcı DNA aracılığı ile başka bir hücreye nakledilmesi olayları gen transferi olarak tanımlanır. Gen transferlerinin en önemli kullanım alanları arasında bitki, hayvan ıslahı ve gen tedavisi gelmektedir.
   Genetik mühendisleri teknikleri kullanılarak biyoteknolojik yöntemlerle, kendisinden başka bir canlı türünden gen aktarılarak  belirli özellikleri değiştirilmiş ya da belirli özellikler ilave edilmiş mikroorganizmalara, bitki ve hayvanlara genel olarak  genetiği değiştirilmiş organizma (GDO)  adı verilmektedir.
   Dünya nüfusunun çok hızlı artışı, açlık ve yetersiz beslenme sorununu da beraberinde getirmektedir. Bu artış yerleşim alanlarının ve yapılaşmanın artması ile tarım alanları daha da azalacaktır. Gerekli besinleri bulabilmek için; ABD, Kanada Arjantin Çin gibi pek çok gelişmiş ülke transgenik ürünlerin üretimine ağırlık verilmiştir. GDO’lu ürünlerin başında; mısır patates, soya, buğday, pamuk, domates,pirinç ve bazı balık türleri gelmektedir.

KLONLAR ÜRKÜTTÜ

    Bilim adamlarının son araştırmalarına göre, genetik kopyalamanın sonucu Frankenstein lar yaratmak olabilir.
Nevsal Elevli Londra
   Bilim adamları, tüm dünyada tartışma yaratan “klonlama”yani genetik kopyalama ile ilgili son noktayı ürkütücü bir açıklama ile koydu. Bilim alanında dünyanın bir numaralı okulu sayılan Massachussetts Institute of Technology(MIT) ve Teksas Üniversitesi bilim adamları, bugünkü araştırma sonuçlarının tersi kanıtlanmadıkça, klonlamanın hiçbir zaman denenmemesi gerektiğini belirtti.
    Araştırmalarında, sağlıklı ve normal görünümlü kopyalanmış hayvanların bile gizli kalmış çok ciddi genetik kusurunu bulduklarını açıklayan bilim adamlar, ‘Klonlamanın sonucu, bir Frankenstein yaratmak olabilir’ uyarısında bulundu.
Bu genetik kusurların hayati organlarda ciddi arıza ve çalışma bozukluklarına yol açtığını ve ‘kopyalanan canlının yaşam süresi ve kalitesini’ düşürdüğünü kaydeden bilim adamlarına göre, ‘insan kopyalanmasıda bu nedenle son derece tehlikeli sonuçlar doğurabilecek.

KOPYA İNEKTEN KALİTELİ SÜT ÜRETİLDİ

  

      Yeni Zelanda’da genetik yapısı değiştirildikten sonra klonlanan ineklerden kaliteli süt elde edildi. Nature Biotechnology dergisindeki habere göre, Ruakura Araştırma Merkezi’nde görevli bilim adamı Götz Laible, bu yüksek kaliteli sütten daha iyi peynir üretildiğini, sütte daha fazla protein olması ile de, kilo başına daha çok peynir üretileceğini dile getirdi. 

28 Mart 2018 Çarşamba

sıfırın tarihçesi


SIFIRIN GÜCÜ
GEORGES IFRAH
ESKİ HİNT MEDENİYETLERİNDE SIFIR
    
 Eski Hint alimleri, aritmetik işlemleri, özel bir harf veya işaret belirtmeden, sadece 1 den 9’a kadar rakamlardan istifade ederek yazarlardı. Rakamla, hesap yapmanın tek örneği olan, bu pozisyonun tespiti ve yazılmasını sadece eski Hintliler ve Mayalılar ulaşmışlardır.
      Kaynaklarda Hindistan’dan 300 yıl kadar önce sayı işaretini rakam işareti dönüşmeye başlanıldığı belirtilmektedir. Hintliler en geç 6. y.y doğru belki biraz daha önceki tarihlerde aritmetik işlerde, sadece 1 den 9’a kadar devam eden rakam halinde kaldılar. Böylece hesap işlerinde sağdan sola doğru yükselen rakamlar ilk ortaya çıktığı görüldü. Bu rakamlar sadece Hindistan a mahsus kalmayıp 6. y.y den sonra diğer medeniyetler tarafından tanınmaya başlanıldı. Bu bilgileri tastikleyen Suriyeli alim Sevarus Sabokht: Bütün u usullerden üstün olan Hint hesabından ve dokuz ayrı rakamın yani işareti usulünden bahseder.
      Sayıları ifade etmede 9 ayrı rakam yeterli gelmemeye başladı. Çünkü üç bin yedi yüz elli dört olan bir sayıyı 3754 şeklinde belirtmek mümkündür. Yada değeri üç yüz sekiz olan sayıyı 38 meydana çıkmaması için eksik kalan onlar basmağına değişik bir işaret yapılması zorunludur. Eksik kalan basamağı işaretleyip belirtmek için “boşluğu” anlandırmak için boşluğa ‘’sunya’’ veya ‘sunyabinde’ , boşluk içi boş yuvarlağı da ‘kha’ kelimesi ile adlandıran Hint alimleri boş kalan basamağı haneyi sembol olarak ‘daire’ veya ‘nokta’ şeklinde yeni bir sembol verdiler     
      Sıfır tarihine en büyük katkıyı katmış olan Hint uygarlığıdır. Sıfır yerine çeşitli semboller kullanılmış.Bu sayı işareti yani “0“ veya “.“(nokta) anlamında diyebileceğimiz işaret ilk kez Hint yazılı eserlerinde görülmektedir.Hint dünyasının ünlü alimlerinden Brahmagupta(598-660) 632 yılında yazdığı bir astronomi eserinde dokuz sayı işareti ve sıfır yani noktayla birlikte hesap yapmaya dair işlemler görülmektedir.



TÜRK-İSLAM DÜNYASINDA SIFIR
      Kankah isimli bir Hint alimi 773 yılında Bağdat’taki halife el-Mansur un sarayına gider.yaşadığı dönemin ünlü İslam alimlerinden İbn’ül Adami astronomi ile ilgili bir eserinde bilim tarihi için önemli bu olayı İnci gerdanlı başlığı altında şöyle açıklamış; hicretin 156. Yılında hintli bir alim elinde bir kitapla halife Mansur’un huzuruna çıkar.Halife bu kitabı Arapçaya çevrilmesini ve insanların merak ettiği gezegenlerin hareketleriniyle  ilgili bir kitap yazılması emreder.Bu emri kendine görev olarak Muhammed bin İbrahim el-Ferazi üzererine almıştır.bu konuda Astronomlar Nazarında Büyük Sinhind adlı eseri yazar.Muhammed bin İbrahim el-Ferazi nin bu eserini Musa el HAREZMİ astronomlar için yeniden yazar. Sinhind metodunu çok beğenen astronomlar bu metodu uygulamaya ve hızlı bir şekilde yayılması sağlamaya çalışmışlardır.      

       Hintli alimin beraberinde götürdüğü kitap yani halife Mansur’un ilgisini çeken kitap aslında kendisine ait olmayan Brahmagupta’nın siddhanta eserinden başka bir kitap değildi.Alimler tarafından ve halife tarafından beğenilen kitap ve Harezmi tarafında tekrer hazırlanan kitap,İngiliz tercüman tarafından bilim dili olan Latinceye çevrilmiştir.bu tercüme batılı alimlerin istifadesine sunulmuştur.Bu tercüme hint sayılarını açıklayan hesabını,sayı yazısını,toplama ve çıkarma ikiye bölme ,iki ile çarpma çoğaltma ve bölme ile kesir hesabını öğreten hesap sanatına dair ikinci bir kitap olmuştur.
     Latince ye çevrilen bu eser önceleri ispanya ya gelerek ve oradan da 12.yüzyılın başlarında orta Avrupa ya geçerek hızla yaygınlaşır.
     Hint alimlerinin daire şeklinde gösterdikleri ve bugünkü  ifadeyle “0“ (sıfır) olarak adlandırılan kelime için bir şeyin hiçliği ve boşluğu anlamını ifade eden sunya adını varmişler.islam alimleri (araplar) da bu işareti ve anlamını öğrenince ; Arapça da boşluk anlamına gelen “es-sıfır” adını vermişlerdir.leonardo es-sıfır kelimesini Latinceye tercüme ederek Latince metinlerde cephrum şeklinde Latinceleştirildi.Daha sonraki yıllarda Avrupadaki değişik ülkelerde değişik şekilleri kazanmıştır.
   
    Leonardo nun eserine dayanarak  önce zefero daha sonra da zero yazım şeklinde yazım şeklini almıştır.fransa da ise gizli işaret anlamına gelen chiffre şeklinde adlandırılan cephirum kelimesi,chiffer hesap yapmak şeklini alarak yaygınlaşmaya devam ettiler.
     Batıda İtalyanca aynı anlama gelen, zero kelimesinin kabülü sonucu,artık bu kelime İngiltere de cipher ve zero isimlerini aldı.14. yüzyıldan sonra ziffern şeklinde kullanılmaya başlanıldı.Savarus Sabokht, Brahmagupta ve Harezmi isimleri arap rakamlarının batıda görülmesini sağlayan üç isim olarak karşımıza çıktı.
    Batı kaynaklarında arap rakamları olarak bilinen İslam dünyasının rakamları sıfır dahil olmak üzere on ayrı şekilde avrupaya öğreten ;papalık tahtının sair ve matematikçisi Gerbert olmuştur.Gerbert in yaptığı bu etki yaklaşık sekiz yüzyıl etkisini Avrupa da gösterdi.Gerbert öğrenimini Aurlillac kilisesinde tamamladı .burada edindiği bilgiler sonucu


bir çok matematikçinin dikkattini çekmiş ve matematik çalışmalarını çoğaltmış ve buna paralel olarak   faliyetlerini çoğaltı.
     Gerbert hakkında bir çok rivayetler vardır.Bu rivayetler hakkında geniş bilgi olarak Sinrid Hunke tarafından hazırlamış olduğu islamın güneşi avrupanın üzerinde eserinde bulunun maktadır.bir rivayet şöyleydi;Gerbert sıfır rakamını bilmiyordu.Mesela 1002 sayısında sıfır olmayınca yazılanların anlaşılması mümkün değildir.Gerbert ve öğrencileri böyle bir sayıyı  kavrayamadıklarından onlara çok anlamsız gelmişti.Gerbert sayı yazısını batı Araplarından getirir.sıfırı Araplardan ispanya seyhati sırasında öğrendiği sanılmaktadır.
     Gençliğinden itibaren hindistanın bir ucundan diğer ucuna yaptığı bir çok seyhatla bu sayede hint dilini çok iyi bilen Gerbert in çağdaş olan BEYRUNİ den  o sıralarda hindistanda yazılmış harf şekillerini ve rakamların şekillerini diğer memleketlere geçtiğinde değiştiği gözlemlenmiştir.Beyruni Arapların Hintlilerden en elverişli rakamları aldıkları açıklar.
     Harezmi birbirin den farklı iki hint sayısını kullandıklarını söyler.Harezmi tarafından 830 yılında yazılan eserin ilk kopyası şuan viyana saray kütüphanesinde bulunmaktadır.bu el yazmaları 1143 tarihini taşımaktadır.Salen manastırında bulunan ikinci kopya ise şuan halen Heilderburgta muhafaza edilmektedir.
 
    Avrupa ilim dünyasına sunulan önemli belgelerle Arapların önce birler basamağından başlayarak rakamları sağdan sola doğru yazarak ve okudukları Avrupa kütüphanelerinde
saklanan Harezmi nin kitaplarının kopyalarında bu eserlerden öğrenir.Bu kitaplarda Harezmi ye ait bu esrlerde toplama çıkarma işlemlerine ait örnekler görülmektedir.latince tecümesi ait bugüngü yazım şekline ait sıfır (0) ra ait bir örnek şöyledir:   
38-18=20
Sekiz diğer sekiz den çıkınca , geriye bir şey kalmaz.Bu durumda  boş kalmaması için bir boşluk koy.Buraya konulan boş dairecik boş hanenin yerine geçmek sorundadır demiştir.Eğer burası boş kalırsa boş hane diğer hanelerin yerini işkal etmiş olur buda anlamsız olur.yani ikinci hane birinci haneden başka bir şey değildir.Buraya yazılan örnek bizim bugüngü bilgilerimize göre bize çok basit gibi gelebilir.Ancak zamanın matematik görüşüne göre bugörüş son derece önemli olan bu açıklamasının böyle olması düşünüldüğünde Harezmi nin görüşü olan açıklamanın önemi aslından kendiliğinden ortaya çıkar.Şöyle ki:
Sıfır ilk basamağın aksine sola konulsaydı 02  gibi bir sayı elde edilirdi.Burada ikinin solundaki sıfır sonucu değiştirdiğinden Harezmi nin matematik görüşü zamanın matematik bilgileri karşısındaki önemi açıkça ortaya koyar.
     Brahmagupta nın Siddahta adlı eserinde 776 yılında Saverustan 114 yıl sonra Arapçaya çevrilen bir eserin içinde görülmüştür.Gerbert ten 100 yıl sonra Harezmi nin Latince tercümesi ispanya yoluyla Avrupa ya ulaşır.Bu tarihlerde arap sayısını yazılımında ilim dünyasına yeni çağ açan diyebileceğimiz başka biri ile karşılaşılır.Pizzalı Leonardo matematik bilgilerin esaslarını ilk kaynaklardan yani mısır a yaptığı ziyaretlerde uzun süreli seyhatlar sonucu elde etmiştir.Elde ettiği bu bilgileri Cezayir sahillerinde ticaret yapan babasını İslam dünyasındaki ilmi üstünlüğünden dolayı yayına getirir ve Leonardo Bağdat ve şam kütüp hanelerindeki kitapların bazılarını ve elde ettiği bilgilerle her türlü hint hesaplarını öğrenerek avrupaya gider.islam alimlerinde öğrendiği hesapları sıfır dahil olarak hepsini birlikte öğrenir.
      Sıfır Araplarda nokta . seklinde gösterilmeye başlanıldı şuan Türkçemizde sıfır 0 şeklinde gösterilir.   

SIFIRIN TARİHİ KRONOLOJİSİ
        MİLATTAN ÖNCE Kİ TARİHLER
·         M.Ö.3000 yıları eski mısırlılarda onluk sitemi bilmedikleri için sıfırı ifade eden bir işaret kullanılmamıştır.
·         M.Ö.700-500 yılları Mezopotamya uygarlıkları astronomi ile ilgilendikleri için astronomi kaynaklarında sıfıra özel bir işaret sürekli kullanmışlardır.
       MİLATTAN SONRA Kİ YILLAR
·         M.S. 2. Yıl yunan astronomi kaynaklarında sıfırı ifade eden içi boş bir daire kullanılmış fakat bunu matematik te kullanmadıklarından net bir şey diyemeyiz.
·         M.S. 400 yılar eski hint uygarlıklarında bugünkü sıfır manasını taşıyan bir sembol kulanılmıştır.
·         M.S. 632 yılarından sonra artık sıfır ile beraber diğer rakamları kullanarak hesap yapmışlar.
·         M.S. 830 yıllarında İslam alimlerinden Harezmi dokuz ayrı rakamı ve sıfırı  nasıl kulanılacağını açık bir şekil de açıklamıştır.
·         M.S. 1100 yılları artık Avrupalılar İslam aleminden öğrendikleri sıfırı yaygın olarak kullanmışlardır.


27 Mart 2018 Salı

GÜNDELİK BİLMECELER

GÜNDELİK BİLMECELER

GÜNDELİK BİLMECELER
PARTHA GHOSE VE DİPANKAR HOME
ÇEVİRİ ÖZLEM ÖZBAL

Doğa en küçük bir çaba harcamadan ve en mükemmel bir kusursuzlukla en basit bir maddeden son derece farklı şeyler yaratılıyor. Hepsinin üzerinde ince bir tül örtülmüştür. Yaratılan her bir parçanın has özellikleri ve her bir durumun kendine has bir açıklaması var. Sonuçta hepsi bir bütünü oluşturuyor.
     Çaydanlığın Şarkısı: Su ısıtmak için ocağın üzerine koyarız birden çaydanlıktan tıslama sesi duyarız bu ses kaynama işlemine gelince ses tamamen kesilir bizde suyumuzun hazır olduğunu anlarız bunun temel nedeni nedir.
      Cevap: çaydanlığın içindeki suyun önce alt tabakası ısınır. Sıcaklık yükseldikçe dipteki su kabarcıkları oluşur. Bu kabarcıklar hafif olduklarından yukarı doğru çıkarlar. Yukarı doğru sıcaklık azaldığından dolayı su kabarcıklarını söndürür bizde bunu tıslama sesi olarak duyarız. Suyun üst tabakası tamamen ısındığında tıslama sesi kesilir.
      Yarım elma:elmayı ikiye böldüğümüzde yada kabuğunu soyduğumuzda neden kahverengileşir.
      Cevap: elmada tannik asit vardır. Tannik asit hava ile temas edince oksitlenir ve kahverengi rengini alır. Eğer elmanın üzerine limon damlatırsak tannik asidin etkisini kırır ve kahverengileşmeyi önler.
      Sakın Bir buz kabını yalamayın: bir buzluktan yeni çıkardığımız buza dokunduğumuzda elimiz yapışır ve sakın dilinizi deydirmeyin.
      Cevap: Parmaklarımızda her zaman azda olsa nem vardır bu nem buza hemen dokunduğumuzda hemen donar ve elimiz buza yapışır. eğer  dilimizi bir buza dokundurduğumuzda buzdan ayırmaya çalıştığımızda derimizi yüzer buda tahmin edemiyeceğimiz bir acı verir.
       Trakrörler ve çiftçiler: yumuşak çamurlu toprakta trakör  rahatça dolaştığı halde yere basan çiftçi dizine kadar batar.
       Cevap:  buradaki anlatılan olayda ağırlığın oluşturduğu basınca göre değişir. Traktörün ağırlığı geniş bir alana yayıldığı için basıncı düşer. Çiftçinin ağırlığı ayaklarıyla yere uyguladığı basınç arttığından dolayı traktöre göre daha çok batar.
      Kağıt yırtmak: bir kağıdı ne kadar hızlı yırtarsak yırtalım aşina olduğumuz ses olur.eğer kağıdı daha hızlı yırığımızda sesin artmasının nedeni nedir.
      Cevap : kağıt selülozdan yapılmıştır. Kağıdı yırtığımızda selüloz lifleri yırtılır ve havada ses dalgası oluşturur. Eğer hızlı yırtığımızda yırtılan selüloz lifleri birim zamandaki frekans artar ve sesin oluşturduğu şiddet artar.
      Horultu: insanlar neden horlar.
      Cevap : insanın ağız kısmının arka kısmında sarkık duran yumuşak bir et parçası vardır. Sırt  üstü yatıldığında hızlı nefes alındığında sarkık et öne arkaya gittiğinde horultu oluşur. Horultunun kesilmesi için yan yatması veya ağzının kapatılması lazımdır.
       Şişe atarken: varsayalım bir arabadan şişe atalım bu şişenin kırılma tehlikesini en aza indirmek için şişeyi hangi yöne atılmalıdır.
       Cevap :hareket eden bir arabadan atlarken arabanı gidiş yönüne doğru atladığımızda güvenilir olur. Ama şişeyide aynı yöne doğru atmayı düşündüğümüzde yanlış olur. Şişeyi geriye doğru atmalıyız çünkü geriye doğru attığımızda eylemsizliğini korumak istiyeceğinden dolayı şişe yere az şiddetle çarpar.
        Parlayan Gözler: kedilerin gözlerine gece azda olsa bir ışık düştüğünde gözleri parlar nedeni ne olabilir.
        Cevap : kedilerin gözlerinde insan gözlerinden farklı olarak kristaller vardır bu kristaller sayesinde göze gelen ışığı retinaya iki defa düşürür. Buda gözlerinin insan gözlerinden daha çok parlamasını ve geceleri insanlardan daha iyi görmelerini sağlar.
        Batıl inanç tutulması : güneş tutulması sırasında güneş ışınlarının zararlı olduğu yönde bir inanış vardır bu doğrumudur.
        Cevap : aslında her zaman güneşe çıplak gözle bakmak zararlıdır. Güneş tutulması sırasunda güneşe baktığımızda ışık azaldığından dolayı göz bebeği büyür daha sonra güneş çıtığında güneş ışınları göze geldiğinde ışınlar retina üzerinde toplağından dolayı hücreleri öldürüp kör edebilir.
Önemli olan gerçeği ele geçirmek değil takip etmektir
        Saçımızı tarayalım:saçımız kuru olduğun da taradıkdan sonra çok ince bir şekilde açılmış olan musluğa yaklaştırdığımızda akan suyun akış yönünü ve şeklini değiştirir bunun nedeni ne olabilir.
         Cevap : saçımıza sürdüğümüz tarak elektriksel yükle yüklendiği için akan suya yaklaştırıldığında su molekülleri elektrik yükü ile yüklenerek tarağa doğru yaklaşır.bunun temel nedeni elektirklenme sonucu suyun yüzey geriliminde meydana gelen değişikliktir.
        V  uçuşu:göç mevsiminde göçmen kuşları seyrettiğimizde v şekli çizerek uçarlar. Nedeni ne olabilir.
        Cevap : göçmen kuşları  kanatlarını  çırptıklarında  kanatları arasında kalan hava arkadan gelen kuşların yükselip uçmasını sağlar yada kanatlarını birbirine yakın bir şekilde  uçup en az şekilde enerji harcayarak göç esnasında yaşamlarını sürdürmek için en iyi uçuş şeklidir.
        Buzul buzul: bir buzul parçası neden üst taraftan değilde alt taraftan erimeye başlar bunun nedeni ne olabilir.
        Cevap : eğer üst taraftaki basınç artsa idi buz üst taraftan erirdi. Buzun ağırlığından dolayı suyun içine doğru bir basınç yapmasından dolayı buz alt kısımdan erimeye başlar.
Damla damla: yağmur neden birden boşalmıyorda damla damla yağıyor hikmeti nedir.   
        Cevap : yağmur bulutları çoğunlukla damlacıklar halinde bulunur ve gök yüzünde zerreciklerin etrafında  toplanırlar. buharlaşan su  yükseklere doğru çıkınca gittikçe büyük kütleler halini alır. Yağmurun birden boşalması çok ender olarak görülür buda sadece sağanak yağmur esnasında görülür.
        Deniz kabuğunun uğultısu: bir deniz kabuğunu kullağımıza götürdüğümüzde işittiğimiz ses gerçekten deniz sesimidir.
        Cevap: aslında deniz kabuğunu kulağımıza götürdüğümüzde ortam daki seslerin şiddetini artırarak işitiriz karınca sesi gibi ve bu sadece deniz kabuğunda görülen birşeyde  değildir.  su bardağını yada elimizi kulağımıza götürğüdmüzde aynı deniz kabuğunda işittiğimiz ses gibi ortamdaki düşük seviyededi sesleri işitiriz yani deniz kabuğundaki ses deniz sesi değildir.
        Göçmen kuşlar: heryıl yolarını kaybetmeden nasıl oluyor da tekrar bulunduğu yere geri dönebiliyorlar.
        Cevap: asılında daha tam olarak anlaşılmış değildir. Ama yapılan birkaç deneyle anlaşımaya çalışılmıştır. Bir gözlemci önce karanlık bir kutu içine koyup kutunun etrafında delikler açıp aynalar yardımıyla kutu içine ışık gönderildiğinde ışık yönü değiştiğinde kuşlarda yönünü değiştirmişler. Diğer bir deneyde kubbeli bir odada tavanına yıldız görünümü veren ışıklar konulmuş ve ışıkların konumu değiştiğinde yönlerini yeni konuma ayarlıyarak uçtukları görülmüştür.
       Cehaletin saadeti: yüksek gerilim telleri üzerinde kaygısızca duran kuşları ne olurda çarpılmazlar.
       Cevap: bir yüksek gerilim hattında gerilimin büyüklüğü tek başına etkili değildir. Yani iki nokta arasındaki gerilim düşüşüdür. kuşların ayakları arasındaki gerilim düşüşü az olduğundan dolayı ve vücut dirençleri yüksektir. Eğer vücutlarından başka bir yer tellere değerse bu da onların telef eder.
      Arıların vızıltısı: arılar nasıl vızıldarlar.
      Cevap : asıllında bu çok basit bir açıklamadır. Kanatların saniyede çırpma sayısına bağlı olarak değişir. Bir arı eğer bal taşımıyor ise saniyede 440 defa kanat çırparlar eğer bal taşıyorlar ise saniyede 330 kere kanat çırparlar.bir kara sinek saniyede 352 defa kanat çırparlar.
      Yangın var: çıkan yangınlarda itfaye ekipleri  neden su kulanmayı tercih ederler.
      Cevap: kulanılmasının etkin iki nedeni vardır. Suyun yanan cisimden büyük derecede ısı alması ikinci nedeni ise buharlaşan  su ateşin etrafını sararak yanan cismin su ile temasını önler buda gösteriyor ki yanama olayları için gereken oksijen olmadan yanma olayları gerçekleşmez.
      Çaydanlıktaki delik: acaba çaydanlıklardaki delik neden konulmuştur. Delik olmasa idi ne olurdu.
      Cevap:çaydanlığın içindeki su zamanla soğur ve yoğunlaşmaya başlar.bunun sonucunda çaydanlığın içinde bir vakum etkisi oluşur ve kapağın açılmasını zorlaştırır. Delik sayesinde  iç ve dış basınç bir birine eşit olur.
       Birgün İskoçya dağlarında bir gök bilimcisi bir fizik çive bir matematikçi dolaşıyorlarmış bir süre sonra bir çiftliğin önünden geçmişler ve önünde oylayan bir koyun görmüşleruzaktan bakan gök bilimci demekki dağlardaki koyunlar siyahtır demiş.
      Fizikçi söze atılmış bu kadar çabuk genelleme yapamazsın demiş senin söylediğin çok küçük bir .örneklemdir demiş bunu diye bilmen için dünyadaki tüm yüksek dağları dolaşman lazımdır. şuan için söyleye bileceğin tek şey İskoçya dağlarındaki  koyunların siyah olduğudur ve matematikçiye  dönerek fikrini sormuş.
     Bunun üzererine matematikçi usura bakmayın ikinizlede aynı görüşte değilim demiş. Şuan şurada  duran hayvanın sadece söylene bilecek tek şey var oda sadece bize dönük kısmının siyah olarak göründüğüdür.

“Bir köy muhtarsız olmaz. Bir iğne ustasız olmaz, sahipsiz olamaz. Bir harf katipsiz olamaz, biliyorsun  nasıl oluyor ki nihayet derecede muntazam şu memleket hakimsiz olur”.

24 Mart 2018 Cumartesi

DEPREM VE HAVA OLAYLARI


Deprem: yer altındaki fay hatlarının  kırılması veya levhaların hareketi  sonucu yeryüzünde hissedilen sarsıntılara deprem denir
.


Fay: Yer kabuğunda yer alan kırıklara fay denir.

Fay Hattı: Fayların başlangıç ve bitiş noktaları arsındaki mesafeye fay hattı denir.




Deprem merkezi:Deprem yer altında gerçekleştiği merkeze denir.

Depremin Büyüklüğü: Deprem sırasında açığa çıkan enerjiye denir.

Depremin Şiddeti: Deprem sonucu bina ve çevreye verdiği hasara denir.




Sismolog: Deprem olayları ile ilgili araştırma yapan kişilere sismolog yada deprem bilimci denir.

Sismograf: Depremin şiddetini ölçen araca denir.








21 Mart 2018 Çarşamba

ELEKTROSKOP


ELEKTROSKOP

Elektroskop: Bir cismin elektrik yükü ile yüklü olup olmadığını tespit etmek için kullanılan aractır.


*Negatif yüklü bir elektroskop a negatif yüklü cisim yakınlaştırılır ise elektroskop un kanatları biraz daha açılır.






cisim elektroskop a                                                 elektroskop un kanatları
yakınlaştırılıyor                                                       biraz daha açılır.

*** cisim elektroskop a yakınlaştırıldığında tüm eksi yükler kanatlarda toplanır ve kanatların biraz daha açılmasını sağlar.


* Pozitif yüklü bir elektroskop a pozitif yüklü cisim yakınlaştırılır ise elektroskop un kanatları biraz daha açılır.






      cisim elektroskop a                                                 elektroskop un kanatları
       yakınlaştırılıyor                                                       biraz daha açılır.

 ***cisim elektroskop a yakınlaştırıldığında tüm artı yükler kanatlarda toplanır ve kanatların biraz daha açılmasını sağlar.

* Pozitif yüklü bir elektroskop a negatif yüklü cisim yakınlaştırılır ise elektroskop un kanatları biraz kapanır.






       cisim elektroskop a                                                            elektroskop un kanatları
       yakınlaştırılıyor                                                                    biraz kapanır.

***cisim elektroskop a yakınlaştırıldığında kanatlardaki artı yüklerden bazıları elektroskop un topuzuna yakınlaşır ve kanatların biraz kapanmasını sağlar.(kanatlar tamamen kapanmaz)


* Negatif yüklü bir elektroskop a pozitif yüklü cisim yakınlaştırılır ise elektroskop un kanatları biraz kapanır.


***cisim elektroskop a yakınlaştırıldığında kanatlardaki eksi yüklerden bazıları elektroskop un topuzuna yakınlaşır ve kanatların biraz kapanmasını sağlar.(kanatlar tamamen kapanmaz)



*Yüklü bir elektroskop a aynı yük ile yüklü bir cisim dokundurulur ise elektroskopun kanatları  biraz daha açılır.

Not:


***Pozitif bir yüklü bir elektoskopa eşit miktara sahip negatif yüklü bir cisim dokundurulur ise kanatlar tamamen kapanır.

***Yüklü bir elektroskopa zıt yüklü (yük sayısı elektroskoptan az) bir cisim dokundurulur ise kanatlar biraz kapanır.


Etki (tesir) ile Elektriklenmeğ-

3.Etki (tesir)  ile Elektriklenme


        Yüklü bir cisim başka bir cisme yakınlaştırıldığında zıt yükler birbirine yakınlaşır iken aynı yükler birbirinden uzaklaşır.




Örnek:                                                                                                K

Nötr haldeki X ve Y cisimlerine Pozitif yüklü K cismi yakınlaştırılıyor yeteri süre bekletildikten sonra X ve Y cisimleri yalıtkan ayaklardan tutulup ayrılıyor. Son durumda X ve Y cisimleri hangi yükle yüklenirler?

Çözüm: 

Bir cismin nötr halde olması yüksüz anlamına gelmez içerisinde ki + ve - yük sayıları birbirine eşittir.
Bu durumda tüm artı ''+''  yükler X cisminde eksi ''-''  yükler ise Y cisminde toplanır.





19 Mart 2018 Pazartesi

Dokunma ile Elektriklenme



Dokunma ile Elektriklenme

    İki cismin birbirine dokundurulması sonucu aynı yükle yüklenir. Dokundurulma sonucu tüm yükler ile aynı yüke sahip olur. 


Örnek:











+10 yüklü X maddesine - 4 yüklü Y madde dokunduruluyor  ve ayrılıyor son durumda X ve Y maddesinin yükleri nasıl olur?


Çözüm:
 

X ve Y maddesi birbirine dokundurulduğunda +10 ve -4 yükler toplanır toplamda +6 yük kalır. +6 yük X ve Y maddesi ortak olarak bölüşür.Son durumda X ve Y maddesi +3 yüke sahip olur.



Not:  Elektriklenme çeşitlerinden dokunma ile elektriklenme de cisimlerin yükleri toplanır ve  sonuç olarak yükler bölüşülür.