TÜRKİYE’DE KÖK HÜCRE DEVRİMİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
TÜRKİYE’DE KÖK HÜCRE DEVRİMİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Mart 2018 Cumartesi

BİYOLOJİNİN TOPLUM BİLİM VE TEKNOLOJİ AÇISINDAN ÖNEMİ


BİYOLOJİNİN TOPLUM BİLİM VE TEKNOLOJİ AÇISINDAN ÖNEMİ

 Amerika, Japonya, Rusya,Çin,İngiltere gibi gelişmiş ülkelerde konum gözetmeden her alanda yeteri kadar teknoloji üretilmiş ve bu teknolojileri en etkili bir biçimde kullanarak hem ekonomilerini hem de milletler arası varlığını en üst seviyelere taşımıştır. Bizim ülkemize bakacak olursak fen bilimlerinden olan bu alt dallardan gerektiği kadar faydalanamıyoruz. Mesela su ürünleri bölümünün öğrenci alımı yok denecek kadar azdır. Halbuki ülkemizin üç tarafı denizlerle kaplı olup su bakamından zengin bir ülkeyiz Ancak bu konuda teknoloji üretemediğimiz için faydalanamamakla birlikte elimizdeki bu imkanı başka ülkelerden satın almak zorunda kalıyoruz.

         
   Bunun yanında daha da bilinçsiz davranıp yok etmeye mahkum bırakıyoruz. Başka bir örnek verecek olursak tüm ülkelerin can damarı olan ve bilim insanı yetiştiren fen fakültelerinin öğrenci alımlarını git gide azalması hatta kapatılması ülkenin gelişmişlik düzeyini daha da aşağıya çekmektedir. Fen fakültelerinin kapatılması ile teknolojinin gelişmesi ve bilimin ilerlemesi nasıl mümkün olabilir ki!

   Artık günümüzde biyolojinin öneminin giderek artmasının nedeni; çevre sorunları, biyoteknolojik çalışmalar, biyolojik ıslah yöntemleri, genetik mühendisliği ve tıp alanındaki gelişmelerdir. Bu gelişmeler insan hayatını doğrudan etkilemekte ve biyolojiye olan ilgiyi her geçen gün daha arttırmaktadır.
Özellikle insan genom projesi çalışmaları, Genetik kopyalama, Kök hücre teknolojisi HIV virüsünün tanımlanması, Biyoinformatik, Organ nakilleri ve organ bağışının önemi, Biyoloji de nanoteknojinin kullanımı, Biyolojik sensörler,İlaçların ve kozmetik ürünlerinin geliştirilme süreçleri ve doğa üzerinde etkileri,Kimyasal maddeler ve biyolojik etkileri, Kanser araştırmaları, Yakın çevremizde organizmalar ve bunların sağlığa etkileri,Çevreye zarar veren maddelerin ortadan kaldırılmasında mikroorganizmaların kullanımı,
 Hazır gıdalar hazırlanma süreçleri ve tehlikeleri üzerindeki çalışmalar biyolojinin altın çağını yaşamasına neden olan gelişmelerdir.
Önümüzdeki yüzyılın başında şu gelişmelerin olması beklenmektedir.
     İnsanda kalıtsal hastalıklara neden olan genler, döllenme sırasında sağlamlarıyla değiştirerek bazı önemli hastalıkların önlenmesini sağlayacak (kanser,cücelik)
     Canlıların ömür uzunluğunu kalıtsal olarak denetleyen kontrol altına alınarak ya da değiştirerek, uzun bir yaşam sağlanabilecektir.
     Genlerdeki değişiklikler sonucu yeni hayvan ve bitki türlerinin ortaya çıkışı sağlanacaktır.
KOPYAKOYUN DOLLY ÖLDÜ…
dolly ile ilgili görsel sonucu
  En yeni gelişmelerden biride genetik kopyalama olayıdır. Klonlama diye de adlandırılan bu olayın  özünde bir takım yöntemlerle aynı genetik şifreye sahip  bir başka canlı  üretmek yatmaktadır. Bu alanda  ilk adı duyrulan bir koyunun meme hücresinden klonlama yolu ile üretilen ‘’ DOLLY’’ dir.
      Dünya da genetik kopyalama yöntemiyle üretilen ilk memeli hayvan olan dolly adlı koyun öldü koyunu klonlayan  Roslin Enstitüsü’nden yapılan açıklamada,  Dolly’nin, akciğerlerinden rahatsızlığı nedeniyle öldüğü belirtildi . Veterinerin onayıyla iyileşemeyeceğini anlaşılan  Dolly’ ye ötenazi uygulandığı bildirildi.
  Kök hücreler, laboratuar ortamında ya da canlı vücudunda uzun süre bölünebilen ve kendini yenilebilen, aynı zamanda da canlının ihtiyaç duyulan doku tipine farklılaşarak diğer dokuların hücrelerine  dönüşebilme özelliğine sahip farklılaşmamış hücrelerdir.  Kök hücreler ayrıca hasarlı bir dokuya nakledildiğinde o bölgede işlevsellik kazanarak hasarlı bölgeyi tamir edebilirler.

TÜRKİYE’DE KÖK HÜCRE DEVRİMİ   

Tıpta çığır açan “ kök hücre ” dalında, Türkiye’ de de büyük bir adım atıldı. Akdeniz üniversitesinde de, kök hücreden böbrek hücresi oluşturuldu.
Kök hücreden organ oluşturulması çalışmalarına Akdeniz Üniversitesi’nde kök hücresinden böbrek hücresi yapılarak Türkiye’de katıldı. 

  Dünyada kök hücreden mesane ve deri yapıldığı belirtilen Akdeniz üniversitesi rektörü Prof. Dr. Yaşar Uçar, “ kök hücreden böbrek hücresi oluşturduk. Amacımız kök hücreden, organ yaratmak. Bu çalışmayla organ oluşturmanın ilk sinyalini aldık” dedi. Prof. Uçar, organ oluşturabildiklerinde Türkiye‘de bir ilke imza atacaklarını söyledi. Bu sayede organ nakli için organ bekleme çilesine son verileceği haberi verildi.


ANKARA’ DA TIP DEVRİMİ  

Kemik iliğinden elde ettikleri kök hücreyi direkt damara nakledilen Türk doktorlar hasta da uzuv kaybına yol açan Buerger hastalığını tedavi etti!
   Sigara tiryakilerinde genellikle ayak ve bacak damarlarında ortaya çıkan ve yıllardır tatmin edici bir tedavi yöntemi bulunamayan Buerger  hastalığına karşı “kemik iliğinden sağlanan kök hücrenin direkt damara nakli” umut oldu. Kök hücre nakli  ile kalp yetmezliği hastalarında by-pass yapılması mümkün olmayan bölgelerde yeni kas hücresi oluşumu ve damar yenilenmesi sağlandı.
  Türkiye’de ilk kez uygulanan yöntem sayesinde Ankara Üniversitesi tıp fakültesi kalp ve damar cerrahisi ana bilim dalı bünyesinde 2005 yılında beş kişinin Buerger hastalığını ve kalp yetmezliğini tedavi etti.

KANSER TEDAVİSİNDE ‘MİNİ NAKİL’ DÖNEMİ



   Ankara üniversitesinde, böbrek kanseri olan hastaya kardeşinden kök hücre nakledildi. Tümör yok oldu!
Ankara üniversitesi tıp fakültesi İbn-i Sina Hastanesi’nden Prof. Dr. Taner Demirer’in uyguladığı ‘’allojeneik mini nakil’’ yöntemiyle, böbrek kanserli bir hastaya nakil dokusu tutan kardeşinden alınan kök hücreler nakledildi. Bu nakil yoluyla tümörler yok edilebildi ve yaşam süresi de iki kat oranında uzatıldı. Kardeş sayısı ne kadar fazla olursa uygun dokuyu bulmakta o kadar kolay olur.

Biyoçip Teknolojisi


                                    biyoçipler ile ilgili görsel sonucu

   Biyoçip (Biochip) teknolojisi günümüzde biyoloji ile bilgisayar teknolojisini birleştiren önemli bir teknolojidir. Bu teknolojinin farklı örneklerde DNA mutasyonlarının bulunması, gen ekspresyonu düzeylerinin ve anormal proteinlerin belirlenmesinde önemli kullanım alanı vardır.

TIBBIN  FALCISI: YENİ “GEN ÇİPİ”

   Ege Üniversitesi genetik hastalıkları tanı ve araştırma merkezi( EGETAM), kişinin genetik bilgilerinin yer aldığı “ çip” i yaratmayı hedefliyor. Ege üniversitesi tıp fakültesi genetik bilim dalı başkanı Prof. Dr. Özkınay, bu çiple kanserin 10-15 yıl önce teşhis edilebilmesinin mümkün olabileceğini söyledi.
   Gen haritası küçük bir çipin içinde yer alacak. Doktor çipi bilgisayara takınca, kişinin yakalanacağı muhtemel hastalıkları ya da var olan hastalığa hangi ilacın yarar sağlayacağını bilecek. Bebeklikten itibaren oluşturulacak çiple hastalık tanısı ve tedavisi kolay olacak.

KANSERLİ HÜCREYE GEN ÇİPLİ MÜDAHALE

  Harvard tıp fakültesinde, gen çipleriyle kanser hastasındaki ve sağlıklı kişilerdeki genler karşılaştırılıyor. Bu da hastalığın oluşmasında genlerin rolünü ortaya çıkarıyor.
Ön ettiği kanser araştırmaları ve tedavileriyle dünyanın bir numaralı kanser araştırma merkezi unvanına sahip Harvard tıp fakültesindeki son buluşlardan biri; gen çipleri.

   Dana Farber kanser enstitüsü ve Whitehead Biyomedikal  araştırma enstitüsünün geliştirdiği gen çipleri, yeni milenyumda hücrelerin genetik parmak izini izlemede ve kanserin daha iyi anlaşılmasında önemli bir adıl olarak nitelendiriliyor. Gen çiplerinin akciğer, meme, bağırsak, prostat, lösemi ve diğer kan kanserlerini içeren geniş bir alanda büyük umut verdiğini belirtiyor.. 

GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ ORGANİZMALAR(GDO)

    Bir organizmaların genleri ile oynayarak gen yapısı değiştirilebilir, yeni genler ilave edilebilir.
Ve o organizmaya istenilen özellikler kazandırılabilir. Önemli bir ürünün ya da proteinin sentezini şifreleyen genin özel yöntemlerle çıkarılarak bir taşıyıcı DNA aracılığı ile başka bir hücreye nakledilmesi olayları gen transferi olarak tanımlanır. Gen transferlerinin en önemli kullanım alanları arasında bitki, hayvan ıslahı ve gen tedavisi gelmektedir.
   Genetik mühendisleri teknikleri kullanılarak biyoteknolojik yöntemlerle, kendisinden başka bir canlı türünden gen aktarılarak  belirli özellikleri değiştirilmiş ya da belirli özellikler ilave edilmiş mikroorganizmalara, bitki ve hayvanlara genel olarak  genetiği değiştirilmiş organizma (GDO)  adı verilmektedir.
   Dünya nüfusunun çok hızlı artışı, açlık ve yetersiz beslenme sorununu da beraberinde getirmektedir. Bu artış yerleşim alanlarının ve yapılaşmanın artması ile tarım alanları daha da azalacaktır. Gerekli besinleri bulabilmek için; ABD, Kanada Arjantin Çin gibi pek çok gelişmiş ülke transgenik ürünlerin üretimine ağırlık verilmiştir. GDO’lu ürünlerin başında; mısır patates, soya, buğday, pamuk, domates,pirinç ve bazı balık türleri gelmektedir.

KLONLAR ÜRKÜTTÜ

    Bilim adamlarının son araştırmalarına göre, genetik kopyalamanın sonucu Frankenstein lar yaratmak olabilir.
Nevsal Elevli Londra
   Bilim adamları, tüm dünyada tartışma yaratan “klonlama”yani genetik kopyalama ile ilgili son noktayı ürkütücü bir açıklama ile koydu. Bilim alanında dünyanın bir numaralı okulu sayılan Massachussetts Institute of Technology(MIT) ve Teksas Üniversitesi bilim adamları, bugünkü araştırma sonuçlarının tersi kanıtlanmadıkça, klonlamanın hiçbir zaman denenmemesi gerektiğini belirtti.
    Araştırmalarında, sağlıklı ve normal görünümlü kopyalanmış hayvanların bile gizli kalmış çok ciddi genetik kusurunu bulduklarını açıklayan bilim adamlar, ‘Klonlamanın sonucu, bir Frankenstein yaratmak olabilir’ uyarısında bulundu.
Bu genetik kusurların hayati organlarda ciddi arıza ve çalışma bozukluklarına yol açtığını ve ‘kopyalanan canlının yaşam süresi ve kalitesini’ düşürdüğünü kaydeden bilim adamlarına göre, ‘insan kopyalanmasıda bu nedenle son derece tehlikeli sonuçlar doğurabilecek.

KOPYA İNEKTEN KALİTELİ SÜT ÜRETİLDİ

  

      Yeni Zelanda’da genetik yapısı değiştirildikten sonra klonlanan ineklerden kaliteli süt elde edildi. Nature Biotechnology dergisindeki habere göre, Ruakura Araştırma Merkezi’nde görevli bilim adamı Götz Laible, bu yüksek kaliteli sütten daha iyi peynir üretildiğini, sütte daha fazla protein olması ile de, kilo başına daha çok peynir üretileceğini dile getirdi.