22 Eylül 2018 Cumartesi

GÖK CİSİMLERİ

GÖK CİSİMLERİ

                                       yıldızlar ile ilgili görsel sonucu

Uzay: Dünya dışında kalan heryere denir.

Evren(kainat): gözle görebildiğimiz ve göremediğimiz her yere denir. Yani dünyanında içinde bulunduğu sonsuz boşluğa denir.

Yıldızlar: Isı ve ışık kaynağı olan yanıp sönen titreşen ışık noktaları gibi görünen sıcak gaz kütleleridir.

*sıcaklıklarına göre farklı renk alırlar

-en sıcak olanları mavi ve beyaz

-orta sıcaklıktaki yıldızlar sarı 

-sıcaklığı az olan yıldızlar kırmızı renge sahiptirler.

*küresel şekle sahiptirler.

*yapılarıda sürekli çekirdek tepkimesi gerçekleşir.hidrojenin ,helyuma dönüşmesine çekirdek tepkimesi denir.

Bulutsu : uzay ekseni çevresinde dönen toz ve gazlardan oluşmuş yıldızların doğduğu yerlere bulutsu denir.süpernovalarda  bulutsuların doğum yeridir.


Kara delik : Ölen veya ölmek üzere olan etrefındaki cisimleri içine çekip yutan ölü yıldızlara denir.


Takım yıldızları

takım yıldızları ile ilgili görsel sonucu
takımyıldızları
                                     

Bazı yıldızlar kümeler halinde bulunur ve bu kümelere takım yıldızı adı verilir.

* çeşitli nesnelere benzetilmiştir.(insan ,hayvan ve nesnelere )

* Yapılan benzetmeler gökyüzü incelemesi kolaylaştırmıştır.

*Ejderha , küçük ayı, büyük ayı,kuzey tacı ,avcı gibi isimler verilmiştir.




Gök ada(galaksi): çok sayıda yıldız ve yıldızlar arası gaz ve toz bulutundan oluşur.

biçimlerine göre 3 ayrılır.

gökada çeşitleri ile ilgili görsel sonucu
gök ada çeşitleri
                                           
*eliptik(oval): mercek biçiminde az miktarda gaz ve toz bulunur.yaşlı ve kırmızı yıldızlar vardır

*sarmal :merkezden dışa doğru kolları olan gök adalarıdır. samanyolu ve andromeda örnektir.

*düzensiz :belirgin bir şekli olmayan yıldızlardan oluşan bulutlara benzer.


Işık yılı:Işığın bir yılda aldığı yoldur.

*uzunluk birimidir.

*gök cisimleri arasında ki mesafe çok fazla olduğunda ışık yılı kullanılır.

21 Eylül 2018 Cuma

UZAY ARAŞTIRMALARI

 Uzay Araştırmaları





Uzay Araştırmalarının  Nedenleri
  • Güneş sistemimizin araştırılıp incelenmesi, gezegenlerin yapısı
  • Dünya dışında yaşam olasılığının araştırılması
  • Galaksiler, yıldızlar, karadelikler ve diğer uzay yapıtaşlarının incelenmesi
  • Tıp, fizik, kimya, biyoloji, endüstri gibi diğer alanlara da çok önemli katkılar sağlanması
  • Uzayda doğal olayların ölçülmesi
  • Yer dışında insanlığa yararlı olabilecek kaynakların ve enerjinin bulunması.
  • Dünya yer üstü ve yer altı kaynaklarının bulunması
  • Denizlerden yararlanma
  • Meteoroloji, iletişim (haberleşme) ve enerji

Teleskop

  • Uzaktaki cisimleri yakındaymış gibi gösteren araçlara teleskop denir.

  • Galileo Galilei gökyüzünün incelenmesinde teleskobu kullanan ilk bilim insanıdır.

  • Optik teleskoplar, mercekli ve aynalı teleskop çeşitleri bulunur.
  • Büyük teleskoplar gözlemevlerinde (Rasathanelerde) bulunur.

 Not: Hubble uzay teleskobu atmosferin olumsuz etkilerinden etkilenmemesi için uzayda bulunur.

A- Gök bilimi (Astronomi)

Evren ve içindeki gök cisimlerinin hareketlerini, yapılarını ve birbiri ile etkileşimini  inceleyen bilim dalına Gök bilimi (Astronomi) denir.


Gök bilimci (Astronom)

Astronomi ile ilgili çalışmalar ve araştırmalar yapan bilim insanlarına Gök bilimci (Astronom) denir.


İnsanoğlunun daha ilk çağlardan beri süregelen merakı, düşünen ve araştırmacı yapısı hemen her konuda olduğu gibi uzayı da araştırma ve inceleme yapmasına neden olmuştur.

Mısırlılar, Babilliler,  Antik Yunanlar, Mayalar ve Çinliler eski çağlarda gök biliminde ilerlemiş uygarlıklardandır.

Ali Kuşçu, Uluğ Bey, Takiyüttin ünlü Türk gök bilimcilerdir.


Not: Astronomi ile astroloji birbirine karıştırılmamalıdır. Astronomi bilim iken astroloji bilim değildir.

Astroloji ile uğraşanlara astrolog denir. Astrologlar yıldızların konumlarına göre geleceği tahmin etmeye (kehanet) çalışırlar.


B- Uzay Teknolojileri

Uzay araştırmaları sadece teleskopla sınırlı olmayıp, uzay mekikleri, uzay sondaları, uzay roketleri, yapay uydular ve uzay istasyonları ile bu çalışmalar devam etmiştir.

Uzay Mekiği

  • Tekrar kullanılabilen uzay araçlarıdır.
  • Uydu yerleştirmek ve uzayla ilgili araştırma yapmak için geliştirilmiştir.
  • İlk uzay mekiği Columbia Uzay Mekiği'dir.

Uzay Roketi

Roketler uzaya uydu taşımada kullanılan araçlardır.


Uzay İstasyonu

Astronot ve Bilim insanlarının uzayda uzun süre kalmalarını sağlayan uzay araçlarına uzay istasyonu denir.
Uluslararası Uzay İstasyonu Dünya'dan çıplak gözle görülebilen bir uzay istasyonudur.


Yapay Uydular

İnsan eliyle yapılan ve Dünya yörüngesine yerleştirilen cisimlere yapay uydu denir.
Askeri, haberleşme, meteoroloji ve gök cisimlerini inceleme amaçlı kullanılır.


Uzay Sondası

Uzayı araştırmada gönderilen uzaktan kumandayla çalışan insansız uzay aracıdır.
Fotoğraf çekme, atmosfer ve toprak analiz etmede kullanılır.


Astronot

Uzay araştırmaları için uzaya giden kişilere astronot denir.

Ruslar astronot yerine kozmonot kelimesini kullanır.

Uzaya giden ilk insan Rus Yuri Gagarin'dir. (1961 yılında)
Apollo 11 uzay aracı ile Ay'a yolculuk gerçekleşmiştir.

Neil Armstrong Ay'a ilk ayak basan kişi olmuştur. (1969 yılında)


Uzay Kıyafetleri

Uzaya giden astronotların buradaki koşullara uyum sağlayabilecek özel kıyafetler giymeleri gerekmektedir.
Uzay kıyafetleri astronotların Güneşten gelen zararlı ışınlara karşı korur, vücut sıcaklığını ve hava basıncı sabit tutar.


Uzay Teknolojisinin Sağladığı Yararlar

Uzay araştırmaları sayesinde gündelik yaşamımızda kullanılan bir çok araç geliştirilmiştir.

Teflon, tükenmez kalem, alüminyum folyo, streç film, duman dedektörü, kalp pili, uydu navigasyon cihazı, diş teli bunlardan bir kaçıdır.


C- Uzay Kirliliği

Uzayda işlevini yitirmiş yapay uydular, yakıt tankları, uzay aracı parçaları uzay kirliliğine neden olur.

Uzay kirliliği temizlenmesi çok zor bir kirliliktir.

Uzay kirliliği uzay araçlarına ve astronotlara zarar verebilir.

İKLİM VE HAVA OLAYLARI

Hava Olayları

*Yeryüzündeki sıcaklık değişimleri alçak ve yüksek basınç alanlarını oluşturur.Bu olaylarda hava olaylarının gerçekleşmesine neden olur.

   Gündüzleri toprak suya göre daha çabuk ısınır ve gündüzleri toprak alçak basınç alanları oluşturur.Denizler ise soğuk olduğundan yüksek basınç alanları oluşturur.





   *** Rüzgarın hareket yönü yüksek basınç alanından alçak basınç alanlarına hareket ettiğinden Denizlerden -Karalara doğrudur.



Geceleri deniz karalardan sıcak olduğundan dolayı sıcak hava denizden(alçak basınç) karalara(yüksek basınç) doğru gerçekleşir.


  *** Rüzgarın hareket yönü yüksek basınç alanından alçak basınç alanlarına hareket ettiğinden Karalardan Denizlere doğrudur.

Yağmur: Havadaki su buharı taneciklerini birleşerek ağırlaşır ve yer yüzüne su damlacıkları olarak gelmesine denir.

Dolu:Yağmur yağışı sırasında havanın birden soğuması sonucu su damlacıklarının donması sonucu oluşan buz parçacıklarına dolu denir.

Sis: Havadaki su buharının yeryüzüne inmesi sonucu oluşur.

Çiy: Havadaki su buharını yeryüzüne yakın yerlerde yoğuşması sonucu doğada görülen ıslaklığa denir.

Kırağılaşma : Havadaki su buharının yeryüzüne yakın yerlerde birden buz kristalleri oluşturmasına denir.

Kar: Gök yüzündeki su damlacıklarının ısı kaybederek buz kristalleri oluşturmasına denir.

Rüzgar: yüksek basınç alanından alçak basınç alanına geçen hava akımına rüzgar denir.


mevsimlerin oluşumu

      Dünyanın güneş etrafında dolanmasın sırasında dünyanın eğiminden kaynaklanan sıcaklık değişimleri sonucu mevsimler oluşur.
MEVSİMLERİN OLUŞUMU
Yıl içerisinde ilkbahar, yaz, sonbahar ve kış olmak üzere dört mevsim yaşanmaktadır. Dünya kendi ekseni etrafında ve Güneş etrafında olmak üzere iki şekilde hareket etmektedir. Dünya’nın Güneş etrafındaki dolanım süresi 365 gün 6 saattir.Dünya’nın dönme ekseni 23o 27' lık (23 derece, 27 dakika)bir açı ile eğik durmaktadır.


Güneş ışınları, Kuzey Yarım Küre’ye dik olarak geldiği anlarda, Güney Yarım Küre’ye eğik bir şekilde gelmektedir. Güneş ışınlarının dik geldiği anlarda yaz mevsimi yaşanırken eğik geldiği anlarda kış mevsimi yaşanmaktadır. Dünya, Güneş etrafında dolandığı için bir süre sonra Güneş ışınları bu defa Kuzey Yarım Küre’ye eğik, Güney Yarım Küre’ye dik gelmektedir. Böylelikle Kuzey Yarım Küre kışı yaşarken Güney Yarım Küre ise yaz mevsimini yaşamaktadır. Bu iki durumun arasındaki zamanlarda da ilkbahar ve sonbahar mevsimleri yaşanmaktadır.

Dünya'nın Kuzey Yarım Küre ve Güney Yarım Küre'lerinde ki aydınlanma şiddetinin farklı olmasının sebebi, Dünya'nın dönme ekseninin eğik olmasıdır.

İKLİM
Güney Amerika’nın yağmur ormanlarında yılın her mevsiminde bol yağış görülmektedir. Burada, yılın her mevsiminde Güneş ışınları dik ya da dike yakın açılardan geldiği için hava sıcaklığı yüksektir. Yıllık ortalama hava sıcaklığı 20 °C’un üzerindedir. Havanın sıcak olması buharlaşma ve sürekli alçak basınç etkisini meydana getirir. Bunun sonucu olarak bol yağış görülür. Bir yerde uzun bir süre boyunca gözlemlenen sıcaklık, nem, hava basıncı, rüzgâr, yağış, yağış şekli gibi meteorolojik olayların ortalamasına iklim denir.

1.İklim Ve Hava Olayları Arasındaki Fark
Hava durumu, belirli bir yerde ve kısa bir süre içinde etkin olan atmosfer koşullarıdır. İklim ise geniş bölgelerde ve çok uzun zaman için aynı kalan ortalama hava şartlarıdır. İklim, bir bölgenin hava olayları bakımından karakterini tayin eder. Ancak bu genel karakterleri belirtirken önemli günlük hava tiplerini de göz ardı etmemek gerekir. Örneğin Ankara’da bir yaz gününde sabah hava açık ve sakin olduğu hâlde, öğle saatlerinde sıkıcı bir sıcak ortalığı basar, hava bulutlanır. Öğleden sonra gök gürültülü fırtınalı bir yağış görülür. Genellikle dolu yağar. Fakat bu hava tipi yaz boyunca hâkim olan tip değildir. Ankara’da yazlar genel olarak açık, az bulutlu, sıcak ve kuzeyden hafif rüzgârlı geçer. Bu iklim karakterini belirtmek için “Ankara yazın sıcak ve kuraktır.” denilir.

İklimlerin özelliklerini inceleyen bilim dalına klimatoloji (iklim bilimi), bu alanda çalışan bilim insanlarına da klimatolog (iklim bilimci) denir. İklim ve hava olayları arasındaki farkları aşağıdaki gibi sıralayabiliriz.

2.Küresel İklim Değişikliği
Resimde görülen durum İstanbul Boğazı’nda 1954 yılında ortaya çıkan bir manzaradır. İnsanlar kuzeyden gelen buzul parçalarının etkisi ile Asya kıtasından Avrupa kıtasına deniz üzerinden yürüyerek geçebilmişlerdir. Günümüze geldiğimizde ise İstanbul’da boğazın donmasından öte, kar yağışı sık görülen bir hava olayı değildir. Hava sıcaklıklarındaki bu artış sadece ülkemize has bir durum değildir. 1998 yılı hem küresel ortalama hem de kuzey ve güney yarım kürelerin ortalamaları açısından, 1860 yılından beri yaşanan en sıcak yıl olmuştur. Peki, geçmişten günümüze ne değişti? Hava sıcaklıklarının artmasının nedenleri nedir? Hava sıcaklıklarındaki bu artışın ne gibi sonuçları vardır? İklimlerin yapısında meydana gelen küresel çaptaki değişimlere küresel iklim değişikliği denir.

Atmosferde birikerek Güneş ışınlarının tekrar uzaya yansımasını engelleyen atık gazlara sera gazları
denir. Bu olaya sera etkisi denir. Sera etkisi, küresel ısınmaya neden olur.

Bilim insanları tarafından tartışılan en önemli öngörüler arasında küresel iklim değişikliğinin nedeni olarak küresel ısınma gösterilmektedir. Fosil yakıt kullanımının artması, ormanlık alanların azalması ve sanayi tesislerinin atmosfere saldığı sera gazları atmosferde var olan doğal sera etkisini kuvvetlendirmektedir. Bunun sonucunda Dünya’nın yüzey sıcaklığı artmakta ve küresel ısınmagerçekleşmektedir. Küresel ısınma 19. yüzyılın sonlarında başlayıp 1980’li yıllardan sonra daha da belirgin hâle gelmiştir. Her yıl bir önceki yıla göre daha sıcak olmaktadır.

Sera gazlarının etkilerini dikkate alan en duyarlı iklim modelleri, küresel ortalama yüzey sıcaklıklarında 2100 yılına kadar 1-3.5 °C arasında bir artış, buna bağlı olarak kutuplardaki buzullarda erime ve deniz seviyesinde de 15-95 cm arasında bir yükselme olacağını öngörmektedir.

Ayrıca dünyanın her yerinde henüz tam anlamıyla yaşanmamış olsa da ekonomik, ekolojik ve sosyal yaşamda birtakım zincirleme etkilere neden olacak olması, küresel iklim değişikliğine karşı gerekli önlemlerin alınmasında, tüm ülkelerin, uluslararası iş birliğine gerekli duyarlılığı göstermesini gerekmektedir.

12 Eylül 2018 Çarşamba

Açık hava basıncı deneyi

Bilmekte fayda var!
Gaz molekülleri sürekli hareket halindedir ve bu yüzden kabın büyüklüğüne bağlı olmaksızın içine konulduğu kabı tamamen doldururlar. Yani belirli şekilleri ve hacimleri yoktur. Gaz molekülleri, birbirleri ve kabın çeperleriyle yaptıkları esnek çarpışmalar sayesinde bulundukları kabın iç yüzeyine kuvvet uygularlar. Bu çarpışmalar gaz basıncını oluşturur. Örneğin bir balon, gaz moleküllerinin balonun iç çeperleriyle çarpışmasının sebep olduğu basınç sayesinde şişirilir.
Dünyamız atmosfer dediğimiz bir hava katmanı ile çevrelenmiştir. Bu katmanı oluşturan gazlar da yeryüzüne doğru bir basınç uygular. Bu basınca açık hava basıncı (atmosfer basıncı) denir. Aslında gözle göremediğimiz, sürekli bize çarpan ve vücudumuzda kuvvet oluşturan bir molekül fırtınası içindeyiz. Dünya’nın her yerinde aynı olmayan açık hava basıncı yeryüzüne yakın yerlerde artarken, deniz seviyesinden yukarılara doğru çıkıldıkça azalır. Aniden gerçekleşen basınç farkının da burun kanamaları gibi etkileri görülebilir.
Normalde çok fazla hissedilmeyen açık hava basıncının etkisini bir deneyle gözlemleyelim.

Nelere ihtiyacımız var?
  • 2 adet 500 ml’lik cam balon
  • Kırmızı toz gıda boyası (suyu renklendirecek başka bir madde de kullanılabilir)
  • 2 adet 100 ml’lik küçük beher
  • Tek delikli lastik tıpa
  • 1 adet cam pipet (cam pipet deneyin etkisini daha rahat gözlemlemek için kullanılmıştır, plastik pipet de kullanılabilir)
  • Kıskaç
  • Su ısıtıcısı

Ne yapıyoruz?
Cam pipeti tek delikli lastikli tıpaya geçirelim.
Toz gıda boyasını 100 ml’lik beher içinde, oda sıcaklığındaki suya dökelim ve karıştıralım.
Diğer beherde bulunan oda sıcaklığındaki suyu kaynatıp 500 ml’lik cam balonlardan birine koyalım. (Deneyin etkisini daha hızlı gözlemlemek için cam balonu ağzına kadar kaynar su ile de doldurabilirsiniz.)
Kaynar su ile cam balon arasında ısı alışverişi olabilmesi için 30 saniye bekletelim.
Güvenlik uyarısı: Kaynar su ile çalışırken çok dikkatli olunmalıdır. 
Kırmızı gıda boyalı suyu boş olan cam balona boşaltalım, kaynar su ile dolu cam balondaki suyu yeterince bekledikten sonra boşaltalım ve ağzına cam pipetli tıpayı sıkıca geçirelim.
Kırmızı gıda boyalı suyu yerinden hiç kaldırmadan diğer kaba toplayabilecek miyiz?




Ne oldu?
Cam balona kaynar su konulduktan sonra kap ve su arasında ısı alışverişi olur; su soğumaya, cam balon ise ısınmaya başlar. Kaynar su, cam balonun içinde yeterince bekletildiğinde cam balonun sıcaklığı da artar.
Su boşaltıldıktan sonra sıcak cam balonun içindeki hava moleküllerinin sıcaklığı arttığı için moleküller daha hızlı hareket etmeye başlar. Cam balonun içindeki hava genleşir ve hava molekülleri kabın dışına çıkar, yani cam balonun içindeki hava moleküllerinin sayısı azalır.
Bu sırada sıcak olan cam balona lastik tıpa geçirilip diğer cam balonun içine batırıldığında, balonun içindeki hava soğudukça basıncı azalır ve balonun içindeki hava basıncı, kırmızı gıda boyalı suyun yüzeyine etki eden açık hava basıncından daha düşük olduğundan kırmızı gıda boyalı su, cam pipetten -yerçekimine zıt yönde- yukarıya doğru hareket etmeye başlar.
Sonuç olarak başlangıçta sıcak ve soğuk cam balonlardaki gaz basınçları eşittir. Sıcak cam balon soğudukça içindeki gaz basıncı azalır. Bu nedenle yüksek basınçlı soğuk cam balondan düşük basınçlı cam balona madde akışı olur. Denge kurulduğunda birbirine bağlı cam balonların içindeki gaz basıncı eşitlenir.
Pipetle meyve suyu içerken, damlalıklara sıvı çekerken ya da duvara yapıştırılan vantuzların durmasında, elektrikli süpürgelerin çalışmasında açık hava basıncının ve basınç farkının etkileri gözlemlenir.
Daha yüksek irtifalara doğru çıkarken kulaklarda hissedilen tıkanmışlık-uğultu hissi de açık hava basıncı ve basınç farkından kaynaklanır. Yükseklik arttıkça açık hava basıncı düşer ve bu etkiyi dengelemek için ağzımızı açarız veya yutkunuruz. Çünkü kulağımızın içindeki östaki borusu yutakla beraber ağız boşluğuna açılır. Bu nedenle ağzımızı açtığımızda kulak içindeki atmosfer basıncı ile açık hava basıncı dengelenir.

DNA deneyi

Çileğin DNA’sını Çıkaralım

Dr. Tuba Sarıgül
27/02/2018 - 15:15
Deneyler köşesinin yeni etkinliğinde evde kolaylıkla bulabileceğimiz malzemelerle çileğin DNA’sını açığa çıkararak, DNA’nın ipliksi yapısını gözlemliyoruz.

Bilmekte fayda var!
DNA yani deoksiribonükleik asit nerdeyse bütün organizmalarda bulunur. Canlılarda kalıtsal bilgiyi taşıyan molekül olan DNA, aynı zamanda vücudumuzdaki proteinlerin nasıl üretileceği bilgisini içeren bir “tarif kitabı” gibidir. DNA, ökaryot hücrelerde hücre çekirdeğinin içinde bulunur.
DNA, iki zincirin birbirine bağlanmasıyla oluşmuş sarmal şekilde bir moleküldür. DNA’nın sarmal yapısı dönen bir merdivene benzetilebilir.
DNA, nükleotid olarak isimlendirilen molekül birimlerinin birbirine bağlanması sonucu oluşur. Her bir nükleotid birimi şeker, fosfat grubu ve azotlu baz içerir. Şeker ve fosfat grubu DNA’nın iskeletini oluşturur. Azot içeren bazlar arasındaki hidrojen bağları ise iki DNA zincirinin birbirine bağlanmasını sağlar.
DNA’nın yapısı
DNA’nın yapısında dört çeşit baz vardır: adenin, timin, guanin ve sitozin. Adenin her zaman timin, guanin ise sadece sitozin bazı ile bağ oluşturur.
İnsan DNA’sında yaklaşık 3 milyar nükleotid çifti vardır. Her baz çiftinin yaklaşık 0,34 nanometre (1 nanometre metrenin milyarda biridir) uzunluğunda olduğu düşünülürse bir hücrenin çekirdeğindeki DNA’nın toplam uzunluğu yaklaşık 2 metredir.
DNA, mikro ölçekteki hücre çekirdeğinin içinde, histon adı verilen proteinlerin etrafına sıkıca sarılmış şekilde bulunur. Bu yapılar kromozom olarak isimlendirilir. İnsan hücrelerinde 23 çift kromozom bulunur.
Eksi yüklü DNA ile artı yüklü bir protein olan histon arasındaki elektriksel çekim kuvveti DNA’nın histon proteinine sıkıca bağlanmasını sağlar.
DNA’nın yapısı bütün canlılarda aynıdır. Ancak DNA’yı oluşturan nükleotidlerin sıralanma şekilleri her canlının kendine özgüdür.

Nelere ihtiyacımız var?
. Çilek
. Kolonya
. Su
. 2 adet temiz cam bardak
. Tuz
. Bulaşık deterjanı
. Süzgeç kâğıdı
. Kilitli naylon poşet
. Ataş
. Çay kaşığı
. Huni



Ne oldu?
Çileğin DNA’sını açığa çıkarmak için ilk olarak hücre ve çekirdek zarının parçalanarak DNA’nın çözeltiye karışması gerekir. Hazırladığımız su, deterjan ve tuz karışımındaki deterjanı bu amaçla kullandık.
Deterjan, bulaşıklardaki ya da kıyafetlerdeki kir moleküllerini yüzeylerden uzaklaştırarak temizlemesine benzer şekilde, temel olarak yağ moleküllerinden oluşan hücre ve çekirdek zarının yapısındaki yağ moleküllerini çözerek zarın parçalanmasını sağlar.
Utah Üniversitesi
DNA suda çözünebilir. Bu nedenle bir sonraki aşamada DNA’nın çözeltiden ayrılması gerekir.
Meyve püresine eklediğimiz karışımdaki tuz suda çözündüğünde artı yüklü sodyum (Na+) ve eksi yüklü klor (Cl-) iyonlarına ayrışır. Artı yüklü sodyum iyonları ile eksi yüklü DNA birbirlerini elektrostatik olarak çeker. Bu etkileşim nedeniyle DNA yüksüz hale gelir ve sudaki çözünürlüğü azalır. DNA molekülleri bir araya gelerek kümelenmeye başlar.
Kolonyanın içindeki etil alkol, sodyum iyonları ile DNA’nın etkileşime girmesini dolayısıyla DNA yumaklarının oluşmasını kolaylaştırır.
DNA molekülü çok ince bir molekül olduğu için (genişliği yaklaşık 2 nanometredir) çıplak gözle görülmesi mümkün değildir. Ancak moleküller bir araya gelip kümelendiklerinde kolayca fark edilebilirler.

6 Eylül 2018 Perşembe

SES NEDİR?

SES NEDİR


*Ses bir enerji çeşididir.

*Dalgalar halinde yayılır.

*Boşlukta yayılmaz.

***sesin yayıla bilmesi için kesinlikle maddesel ortama(Ses katı sıvı ve gaz ) ihtiyaç vardır.

*ses titreşimler sonucu oluşur.

SESİN HIZI.

Sesin maddesel ortamlardaki yayılma hızı katı>sıvı>gaz dır.

Şekildeki çalar saatin etrafını hava,boşluk,su ve demir ile dolduruluyor sırasıyla ortamları dinleyen Ali-Deli-4950-Veli den:

*sesi işiten öğrencileri yazınız.

Ali _ Veli _4950 

* sesi ilk işiten den son işitene doğru sıralayınız.


Veli -4950-Ali


*öğrencilere ulaşma süresini büyükten küçüğe doğru sıralayınız.

Ali>4950>veli



Deli maddesel ortam bulunmayan boslugu dinlediginden calar saatin sesini isitemez

MERCEKLER

                                                                     Mercekler

Işığı kırarak cisimleri büyük veya küçük gösteren en az bir tarafı küresel saydam maddelere mercek denir.2 Çeşit mercek vardır.


1. İnce kenarlı mercek: Kenarları ortasına ince olan merceklere ince kenarlı mercek denir.
görüntüyü yakın gösterdiğinden yakınsak mercek olarak bilinir.









1- ince kenarlı merceğin asal eksenine paralel gönderilen ışık ince kenarlı merceğin odağından gecer.










2- İnce kenarlı merceğin odağından gönderilen ışın asal eksene paralel gider.











ince kenarlı mercek hipermetrop göz kusurunun tedavisinde kullanılır.



Kalın Kenarlı Mercek


Kenarları ortasına göre kalın olan merceklere kalın kenarlı mercek denir. Kalın kenarlı mercekler cismi küçük ve uzak gösterdiğinden dolayı ıraksak mercek olarak bilinir.




,





1- kalın kenarlı merceğin asal eksenine paralel gönderilen ışık ışını odağın uzantısını takip ederek uzaklaşır.



















2- kalın kenarlı merceğin odağının üzerine  gönderilen ışık ışını asal eksene paralel olarak gider.


















kalın kenarlı mercek miyop göz hastalığının tedavisinde kullanılır.


merceklerin kullanım alanları
Mercekler, dürbün, mikroksop teleskop, fotoğraf makinesi gibi günlük hayatımızda pek çok rastladığımız teknolojik alette ışığı kontrollü bir şekilde kırarak istenilen büyüklükte görüntü elde etmek için kullanılan araçlardır. Cam ve plastik olabilirler.

25 Ağustos 2018 Cumartesi

Bocek ,akrep, yılan ve arı sokmasina karsi anilacak onlemler

Yaz Aylarında Isırma ve Sokma Durumlarına Karşı Ne Yapmalıyız?
M. Bünyamin Yıldırım
23/08/2018 - 15:00
Yaz ayları birçoğumuz için dinlendiğimiz, seyahat ettiğimiz ve yeni yerler keşfettiğimiz bir dönem. Açık havada yaptığımız etkinliklerin arttığı bu sıcak günlerde yuvalarını terk eden sürüngenler, örümcekler ve böceklerle karşılaşma olasılığımız diğer mevsimlere göre daha yüksek. Peki, sağlığımız için tehlike oluşturabilecek bu ısırma ve sokma durumlarına karşı ne gibi tedbirler alabiliriz, ısırma ve sokma durumunda ne gibi belirtiler ortaya çıkar ve böyle bir durumda ilk müdahale olarak neler yapmalıyız?

Kene
Ülkemiz keneler için hayli uygun bir coğrafi yapıya sahip. Kenelerle hayvancılığın yoğun olarak yapıldığı bölgelerde daha sık karşılaşılır. Kenelerin bazı türlerinin taşıdığı zararlı mikroorganizmalar, hayvanlarda herhangi bir hastalığa yol açmasa da insanlarda Kırım-Kongo kanamalı ateşi (KKKA) hastalığına neden olabilir. İsminden de anlaşıldığı gibi bu hastalık ilk defa Kırım ve Kongo'da görülmüştü. Kırım-Kongo kanamalı ateşi virüsünün neden olduğu hastalık özellikle göçmen kuşların göçleri ile diğer ülkelere yayıldı. Hastalık çoğunlukla kenenin vücuda tutunması ile bulaşır. Ayrıca virüsü taşıyan hayvanların kanları, vücut sıvıları ve virüsün bulaştığı insanların vücut sıvılarına temas ile de insanlara geçebilir. Kene Kırım-Kongo kanamalı ateşi virüsünü taşıyorsa ısırmadan sonraki ilk 1-3 gün içinde yüksek ateş, baş ağrısı, halsizlik, kusma, ishal gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Hastalık ilerledikçe vücudun değişik yerlerinde kanamalar görülebilir ve hastalık ölüme sebep olabilir.
Kırsal alanlara çıkmadan önce bazı önlemler almak Kırım-Kongo kanamalı ateşi hastalığından korunmaya yardımcı olabilir. Bunun için;
. Kolları ve bacakları bileklere kadar örten kıyafetler giymeye özen göstermeli,
. Kenelerin kolayca fark edilebilmesi için açık renkli kıyafetler giymeli,
. Vücuda ve kıyafetlere keneleri uzaklaştıran ilaçlar sürmeli,
. Kenelerin kıyafetlerimizin içine girmesini engellemek için kıyafetlerimizin el ve ayak bilek kısımlarını kapatmalı,
. Üzerlerinde kene olup olmadığını anlamak için kıyafetlerimiz ile el ve ayaklarımızı düzenli olarak kontrol etmeli,
. Kırsal alandan döndükten sonra üzerimizde kene olup olmadığını anlamak için bütün vücudumuzu kontrol etmeliyiz.
Kene vücuda tutunmuşsa elle dokunmadan cımbız gibi bir aletle vücuda en yakın yerinden tutulmalı, dik ve dikkatli bir biçimde çekilerek çıkarılmalı ya da hemen en yakın sağlık kuruluşuna gidilmelidir.

Arı
Belki de hepimizi en az bir kez arı sokmuştur. Genelde arı sokmalarında acı, şişlik, kızarıklık gibi belirtiler görülür. Bağışıklık sistemi duyarlı olan kişilerde arı sokmasına bağlı olarak ciddi alerjik reaksiyonlar ortaya çıkabilir. Arı sokmasından sonra nefes almada zorlanma, kasılma, duyularda zayıflama, baş ağrısı, bulantı, kusma gibi belirtilerin görülüp görülmediği takip edilmelidir. Bu belirtiler normal bir insanda 150 bal arısı ya da 20 eşek arısı sokmasından sonra ortaya çıkarken, bağışıklık sistemi duyarlı bir kişide tek bir arı sokmasından sonra dahi bu belirtiler görülebilir.

Arı Soktuktan Sonra Neler Yapılmalı?
. Arının iğnesi görülüyorsa çıkarılır.
. Arının soktuğu bölge bol su ve sabun ile yıkanır.
. Arının soktuğu bölgeye soğuk uygulama yapılır.
. Şiddetli belirtiler görülüp görülmediği takip edilmeli ve böyle bir durum söz konusu ise hemen en yakın sağlık kuruluşuna gidilmelidir.

Arı sokmasına alerjisi olan kişiler, olası arı sokmalarına karşı her zaman yanlarında alerjik reaksiyonu azaltan ilaçlar (adrenalin enjeksiyonu) taşımalıdır.
Arı sokmasından korunmak için arıların ilgisini çekebilecek kokulardan (örneğin parfüm, losyon) ve açık-parlak renkli giysiler giymekten kaçınmak gerekir.

Örümcek
Örümcekler bazı insanların fobisidir. Ancak az sayıda örümcek türü insanlar için ölümcül derecede tehlikelidir. Zehirli örümcek ısırmalarında ısırılan bölgede hafif şişlik ve kızarıklık gözlenir. Örümceğin türüne göre ortaya çıkan belirtiler birbirinden farklıdır. Ancak ağrı, bulantı, kusma, solunumda zorlanma gibi belirtiler ortaktır. İlerleyen dönemlerde daha ciddi belirtiler (örneğin böbrek yetmezliği, solunum yetmezliği) ortaya çıkabilir.
Örümcek ısırmalarında ilk olarak ısırılan bölge su ve sabun ile temizlenir. Ağrıyı azaltmak için soğuk ya da sıcak kompres uygulanır. Şiddetli belirtilerin ortaya çıkması durumunda tedavi için bir sağlık kuruluşuna gidilmelidir. Isırılan bölgenin kanatılması, bölgenin gerisine turnike uygulanması ve amonyak sürülmesi en yaygın yapılan hatalardır.

Yılan
Yılan ısırıkları insanlar için hayli tehlikelidir. Isırmadan sonraki ilk bir saat içinde ağrı, şişlik, kızarıklık, kanama gibi belirtiler görülür. Daha sonra bulantı, kusma, kanama, psikolojik bozukluklar, kalpte ritim bozuklukları, solunum düzensizlikleri ortaya çıkar.
Zehirli yılan ısırmalarından sonra hemen sağlık ekiplerine haber verilmelidir. Yılan tarafından ısırılan kişilere tedavi için yılan zehrinin etkisini yok eden kimyasal maddeler (bu maddeler panzehir ya da antidot olarak isimlendirilir) verilmelidir. Çünkü tedaviye hızlı bir şekilde başlanmazsa zehirli yılan ısırmaları öldürücü olabilir.
Yılan ısırmasından sonra sağlık ekiplerigelene kadar hasta yere yatırılmalı ve kımıldamaması sağlanmalıdır. Yara kuru ve temiz bir bezle temizlenmelidir. Dolaşımı engellemeyecek şekilde, ısırılan bölgeye bandaj uygulanmalıdır.
Yılan ısırmalarından korunmak için dikkat edilmesi gereken birkaç unsur hayat kurtarıcı olabilir. Topraktaki ya da kayaçların arasındaki deliklere ve çatlaklara elimizle dokunmamalı, taş ve kayaları çıplak elle kaldırmamalı, ayakkabılarımızı çıkarıp tekrar giyerken kontrol etmeli ve doğada kamp yapıyorsak çadırın fermuarını her zaman kapalı tutmalıyız.