26 Kasım 2020 Perşembe

6.SINIF DOLAŞIM SİSTEMİ

 6.SINIF DOLAŞIM SİSTEMİ






Vücudumuzun ihtiyacı olan besin ve oksijenin hücrelere taşınması, hücrelerde yaşamsal faaliyetler sonu oluşan atık maddelerin boşaltım organlarına (böbrek ve akciğer)taşınmasında görevli sisteme dolaşım sistemi denir.


Dolaşım sistemini oluşturan yapı ve organlar nelerdir?


KALBİN YAPISI

Göğüs kafesimizin altında iki akciğerimizin arasında ve sol akciğerimize temas halinde bulunur.






  • Hızlı, güçlü ve istemsiz ve ritmik çalışan kas yapısına sahiptir.

  • Kasılıp gevşeyerek kanı vücut hücrelerine pompalar.

  • 4 odacıktan oluşur.

  • Alt odacıklar  üst odacıklardan daha geniştir.

  • Kalbin sol odacıkları oksijence zengin kan ( temiz kan) taşır.

  • Kalbin ana atardamarı aort damarıdır.



Kalbin artarda kasılması sonucu atardamarlarda oluşturduğu ritmik harekete nabız denir.



 Kalp tarafından damarlara gönderilen kanın damarların iç yüzeyine yaptığı basınca tansiyon denir.

DAMARLAR


Kanın vücutta taşınmasını sağlayan boru şeklindeki yapılara damar denir. damarlar vücut hücrelerine besin ve oksijen taşır ve hücrelerde oluşan besin atıklarını taşıma görevi yaparlar.

Damarlar yapı ve görevlerine göre 3 çeşittir;
 


Atardamar;


·         Kalptan vücuda temiz kan taşır.

·         Kan akış hızı yüksektir, kesilmesi durumunda kan fışkırarak akar.

·         Akciğer atardamarı dışında tüm atardamarlar temiz kan taşır.








Toplardamar;



       Vücutta oluşan kirli kanı kalbe taşır.

       Kan akış hızı atardamara göre yavaştır. Kesilmesi durumunda damla şeklinde akar.

       Atardamara göre geniştir.

       Akciğer toplardamarı dışındaki toplardamarlar kirli kan bulundurur. 






Kılcaldamar;




  •         Atardamar ve toplardamarları birbirine bağlar.

       Atardamarların taşıdığı besin ve oksijeni hücrelere aktarır.

       Hücrelerde oluşan atık maddeleri toplardamara aktarır.

       Kesilmesi durumunda sızıntı şeklinde akar.










Kanın Yapısı ve Görevleri;




Kan kan plazması ve kan hücrelerinden oluşur. Kan plazması kan sıvısı olarak bilinir.

       Kan vücut ısısını ayarlar.

       Vücuda besin ve oksijen taşır.

       Hücrelerde oluşan besin atıklarını ve karbondioksiti taşır.

       İlgili organ ve hücrelere hormonları taşır.




Kan hücreleri;






Kan Grupları ve Kan Alışverişi;


Kana ihtiyacı olan insanlara kan verilmesine kan nakli nedir.




















                                              *A Rh (+) kan grubu          A Rh (+) kan grubuna,

• A Rh (-) kan grubu      A Rh (-) kan grubuna,


• B Rh (+) kan grubu          B Rh (+) kan grubuna,


• B Rh (-) kan grubu     B Rh (-) kan grubuna,


• AB Rh (+) kan grubu      AB Rh (+) kan grubuna,


• AB Rh (-) kan grubu      AB Rh (-) kan grubuna,


• 0 Rh (+) kan grubu    0 Rh (+) kan grubuna,


• 0 Rh (-) kan grubu      0 Rh (-) kan grubuna kan verir.







28 Ekim 2020 Çarşamba

BİYOTEKNOLOJİ

 

BİYOTEKNOLOJİ

Ø  Canlı hücrelerde teknolojik yöntemler ile istenilen yönde değişiklikler yapmak amacıyla kullanılan uygulamalardır.

Ø  Biyoteknolojik uygulamaları genellikle genetik mühendisleri yapar.




Gen Tedavisi:

Hücredeki eksik ya da hatalı genlerin işlevini üstlenecek yeni genlerin hücreye aktarılması olayıdır.

 

Gen Aktarımı:

Bir canlının hücrelerine başka bir canlının DNA’sının belli bir bölümünün yerleştirilmesi işlemine gen aktarımı denir.

Gen aktarımı ile canlının DNA’sı tamamen değişmez, yeni bir tür oluşmaz, canlıya yeni bir özellik kazandırılır.

Genellikle farklı türler arasında gerçekleşir.

Aktarılan gen başka bir canlıda işlevini sürdürür.

Islah:

Daha verimli bitki ve hayvan ırklarının elde edilmesi ıslah çalışması olarak adlandırılır.

Bu yöntemde istenmeyen özellikler yapay seçilim yapılarak ayıklanır.

İnsanlar bazı bitki ve hayvan türlerini seçerek istedikleri özellikte bireyler elde edebilirler ya da istenmeyen özellikleri ayıklarlar. Bu olaya yapay seçilim denir.

 

Klonlama:

·         Genetik kopyalar oluşturulur.

·         Elde edilen bireyin kalıtsal yapısı vücut hücresinin çekirdeği (DNA’sı) alınan canlı ile aynıdır.

·         Klonlamanın temeli eşeysiz üremedir.

·         Tür içi çeşitliliğe katkı sağlamaz.

·         Klonlama sayesinde yapay organlar üretilmesi ve organ nakli bekleyen hastaların sağlığına kavuşması hedeflenmektedir.

 




 Olumlu Yönleri

Ø  Çevre şartlarına dayanıklı bitki ve hayvan üretimi ile gübre ve ilaç kullanımının azalması

Ø  Kirli suların arıtılmasında bakterilerin kullanılması

Ø  Birçok aşı, antikor ve ilacın geliştirilmesi, özellikle pandeminin sona erdirilmesi için aşı geliştirilmesi

Ø  Bakteriler sayesinde insülin gibi hormonların üretilmesi

Ø  Kanser, AIDS gibi bazı hastalıkların tedavisinin gerçekleştirilmesi

Ø  Yapay doku ve organların yapılması

Ø  Daha çok ürün veren bitki ve hayvan üretilmesi

Ø  Canlıların olgunlaşma süresinin kısaltılması

Ø  Islah çalışmaları ile ürünlerin kalitesinin artırılması

Ø  Sebze ve meyvelerin raf ömürlerinin uzatılması

Ø  Yüksek proteinli besinlerin üretilmesi

Ø  Vitamin miktarı artırılmış ürünlerin üretilmesi


Olumsuz Yönleri

v Ekolojik dengenin bozulması

v Biyoçeşitliliğin azalması

v Tohumların kısırlaşması ve sadece GDO’lu tohumların kullanılabilir olması

v GDO’nun insan sağlığını tehdit etmesi

v Biyoteknoloji ürünlerinin alerjik ve toksik etkisinin olması

v Biyolojik silah üretilmesi

v Canlılarda mutasyonların görülmesi

v Tarımda kullanılan tohum ve ilaçların biyoteknoloji gücüne sahip şirketlerde olması

Canlı klonlamasının etik, ahlaki ve dini değerlere zarar vermesi






27 Ekim 2020 Salı

GÜNEŞ SİSTEMİ

 GÜNEŞ SİSTEMİ

Güneş sistemi gezegenlerin, gezen uydularının, asteroitlerin ve kuyruklu yıldızların içerisinde bulunduğu sisteme güneş sistemi denir.




Bir yıldız etrafında belirli bir yörüngede dolanan gök cisimlerine gezen denir. Dünyamızın içerisinde bulunduğu güneş sisteminde güneşe yakınlığına göre sıralanmış şekilde merkür , venüs, dünya,mars, jübiter, satürün, uranüs , neptün olamak üzere 8 gezegen bulunmaktadır.








gezegenler yapılarına göre iç gezegenler ve dış gezegenler olarak ikiye ayrılır.


1-) iç gezegenler





*Güneş sistemindeki ilk dört gezegendir.


*Yüzeyleri, metal karışımına sahip sert kayalardan oluşmuştur.


* Dünya, karasal gezegenlerin en büyüğüdür.


2-) Dış Gezegenler

• Güneş sistemindeki son dört gezegendir.


• Yapıları çeşitli gazlardan oluşmuştur.


• Jüpiter, gazsal gezegenlerin en büyüğüdür.


Not:

Merkür ve Venüs gezegenlerinin uyguları yoktur.


Gezegenleri büyüklük sıralaması ;

Jübiter > Satürün > Uranüs > Neptün  > Dünya > Venüs  > Mars  > Merkür




Gezegenler ve Özellikleri

 Merkür 

  •  güneşe en yakın gezegen olmakla birlikte sisteminin en küçük gezegenidir.

  • uydusu yoktur.     

Atmosferi yoktur.

Venüs     

  • güneşe en yakın 2. gezegendir.

    • büyüklük sıralamasında 6.sırada yer alır.

    • uydusu yoktur.
    • gök yüzünde güneş ve aydan sonra en parlak gök cismidir.
    • çoban yıldızı olarak bilinir.       
                    

    Dünya 

    • Güneşe en yakın 3. gezegendir.

    • büyüklük sıralaması bakımından 5. büyük gezegendir.

    • Güneş sisteminde üzerinde yaşam olan  tek gezegendir.

    • %  70 su %30 karalar ile kaplıdır.

    • Atmosferi bulunur.


    • tek doğal uydusu Ay'dır

    • Güneş sisteminin en büyük gezegenidir.

    • Güneşe yakınlık olarak 5. sırada yer alır.

    • bilinen 67 doğal uydusu bulunur.



    Satürün



    • güneş sisteminde jübiterden sonra 2. büyük gezegendir.

    • halkalı yapıya sahiptir.

    • 62 doğal uydusu bulunur.

    • güneşe yakınlık olarak 5. sırada yer alır.




    Uranüs




    • Güneşe yakınlık olarak 7.sırada yer alırken büyüklük bakımından 3. sırada yer alır.

    • 27 doğal uydusu bulunur.

    • dönme şekli bakımından yuvarlanan bir varile benzer.




    Neptün



    • güneş sisteminde güneşe en uzak gezegen olmakla birlikte büyüklük bakımından 4.sırada yer alır.

    • 13 doğal uydusu bulunur.

    • uranüs gezegeninin ikizi olarak bilinir.





    meteroit; uzaydaki kaya parçalarına meteroit denir.


    meteor; meteroitlerin Dünya atmosferine girmesine meteor denir.


    Gök taşı; meteorlerın yeryüzüne ulaşan parçalarına denir.


    gök taşı çukuru; gök taşının yeryüzünde oluşturdukları çukurlara denir.


    Astreoit kuşağı; güneş sistemi oluşumunda arta kalan parçalardır. gezegenler gibi güneş etrafında dolanım hareketi yapar güneş sisteminde Mars ve Jübiter gezegeninin arasında bulunur.


    HAVA DİRENCİ

     HAVA DİRENCİ

    Havada hareket eden cisimlere etki eden sürünme kuvvetine hava direnci denir. Hava direnci cisimlerin hareket yönüne ters yönde etki eder.

    hava direncini daha iyi anlamak için aşağıdaki etkinliği yapalım;

    Özdeş A4 kağıtlarından bir tanesi düz diğer A4 kağıdı buruşturularak belli bir yükseklikten bırakılarak yere düşme süreleri gözlemlenmektedir.

    yapılan etkinlik sonucunda havayla temas yuzeyiyle az olan A4 kağıdının yere ulaşma süresi 2 saniye iken düz A4 kağıdının yere ulaşma süresi 4 saniye olarak ölçülmüştür.  etkinlikten de anlaşılacağı gibi yüzey alanı büyük olan cisimlere etki eden hava direnci büyük iken yüzey alanı küçük olan cisimlere etki eden hava direnci az olur.


    SORU;

    Aynı yükseklikten bırakılan A, B ve C paraşütlerinin yere ulaşma süreleri nasıl olur açıklayınız?




    Hava direncinde temas yüzeyi büyük olan C paraşütünün yere ulaşma süresi en çok olurken temas yüzeyi küçük olan B paraşütünün yere ulaşma süresi en az olur.

    yere ulaşma süreleri;

    C >  A   > B olur.

    hava direncini azaltmaya yönelik etkiler;

    * arabaların uç kısımlarının sivri olması.

    *ucakların uç kısımlarının sivri olması

    kuşların baş ve gaga kısımlarının sivri olması hava direncini azaltmaya yöneliktir.




    SU DİRENCİ

     SU DİRENCİ

    Su içerisinde hareket eden cisimlere etki eden sürtünme kuvvetine su direnci denir. Su direnci cismin hareket yönüne ters yönde etki eder.


    Su direncini daha iyi anlaya bilmek için aşağıdaki etkinliği inceleyelim;
     
    Özdeş kaplardan A kabı boş bırakılırken  kabı su ile doldurularak kap içerisine haşlanmış yumurtalar aynı anda bırakılmaktadır.


    Sonuç: içerisinde su bulunan B kabındaki ve su boş bırakılan A kabına aynı anda bırakılan yumurtalardan B kabına bırakılan yumurtanın kap tabanına ulaşma süresi A kabının tabanına ulaşma süresinden fazla olur. 

    etkinlikten de anlaşılacağı gibi suyun cisimlerin hareket yönüne ters yönde ve hareketi yavaşlatıcı yönde etki eder.

    Su direncini azaltıcı etkiler;


    * su taşıtlarının ön kısmının sivri yapılması su direncini azaltmaya yöneliktir.

    * su da yaşayan canlıların burun kısmının sivri olması su direncini azaltmaya yönelik olarak yaratılmışlardır.

    *suya atlayan yüzücünün su direncini azaltmak için ellerini birleştirirler.






    3 Ekim 2020 Cumartesi

    SÜRTÜNME KUVVETİNİN ETKİLERİ

     SÜRTÜNME KUVVETİNİN OLUMLU VE OLUMSUZ YANLARI

    Sürtünme kuvvetinin olumlu yanları:

    • yürümeyi kolaylaştırır.
    • yazı yazmamızı kolaylaştırır ve yazılanları silmemizi sağlar.
    • düzenlediğimiz eşyaların yerinde sabit kalmasını sağlar.
    • frene basılan aracın durmasını sağlar.
    Sürtünme kuvvetinin olumsuz yanları:
    • yürüme esnasında ayakkabı tabanının aşınmasına neden olur.
    • hareketi zorlaştırır.
    • taşıtların hareket hızını yavaşlatır.
    • birbirine sürtünen cisimlerin aşınmasına neden olur.

    sürtünme kuvvetini artıran etkilere örnekler
    1. ayakkabı ve lastiklerin girintili olması
    2. kışın buzlu yollara tuz veya kum dökülmesi
    3. karlı yollarda araç lastiklerine zincir takılması.

    sürtünme kuvvetini azalmasına etki eden örnekler

    1. kapı menteşelerinin yağlanması
    2. parmakta sıkışan yüzüğün sabun sürülere çıkarılması
    3. sürtünmeden dolayı araç motorlarının yağlanması
    4. patencilerin pateninin altının pürüzsüz yapılması

     

    1 Ekim 2020 Perşembe

    SÜRTÜNME KUVVETİ

     SÜRTÜNME KUVVETİ

    Bir birine temas eden yüzeyler arasında gerçekleşen cismin hareketini zorlaştıran etkiye sürtünme kuvveti denir.

    • Sürtünme kuvveti, cismin hareketine zıt yönde cisim ve yüzey arasında ve cismin yüzeyine bağlıdır.




    katı cisimlerde sürtünme kuvvetine geçmeden önce pürüzlü ve pürüzsüz yüzeyleri tanımamız gerekir.

    Pürüzsüz yüzey (madde); temas yüzeyinde girinti ve çıkıntı bulundurmayan maddeler pürüzsüz madde olarak bilinir. Örnek olarak pencere camı, telefon ekranı gibi maddeler temas yüzeyleri girinti ve çıkıntısı olmadığından pürüzsüz madde olarak bilinir.

    Pürüzsüz maddelere örnekler;

    • cam
    • parlatılmış mermer yüzeyi
    • fayans
    • telefon, TV ve bilgisayar ekranı
    • poşet dosya 
    • kitap kapağı gibi maddeler pürüzsüz maddelere örnek olarak verile bilinir.
    Pürüzlü yüzey (madde); temas yüzeyinde girinti ve çıkıntısı fazla olan maddelere pürüzlü madde denir. Örnek olarak toprak, halı gibi maddeler girinti ve çıkıntısı olduğundan pürüzlü madde olarak bilinir.

    Pürüzlü maddelere örnekler;


    • topraklı yol
    • zımpara
    • ayakkabı tabanı 
    • halı 
    • araba ve bisiklet lastiği
    • kumaş
    • asfalt gibi maddeler ve yüzeyler pürüzlü maddelere örnek olarak verilebilinir. 

    Not: pürüzlü yüzeylerde sürtünme kuvveti çok, pürüzsüz yüzeylerde sürtünme kuvveti azdır.

    Farklı yüzeyleri cisimlere uyguladığı sürtünme kuvvetini daha iyi anlamak için aşağıdaki deney düzeneğini inceleyelim.
     
    Örnek soru;

    Özdeş rampalardan bırakılan özdeş bilyelerin farklı yüzeylerde aldıkları yol şekilde gösterilmiştir.


     bilyelerin farklı yüzeylerde aldıkları yolların farklı olmasının nedeni zeminlerin yüzeyindeki girinti ve çıkıntı miktarlarının farklı olmasından kaynaklanır. Çakıllı yolun yüzeyindeki girinti ve çıkıntı miktarı halıdan çok halının da yüzeyindeki girinti ve çıkıntı miktarı camdan fazladır.

    kısacası yüzeyi pürüzlü olanın bilyeye etki ettiği sürtünme kuvveti çok iken pürüzsüz yüzeyin bilyeye etki ettiği sürtünme kuvveti azdır.

    Yüzeyler arasındaki sürtünme kuvveti  Çakıllı yol >  Halı > Cam'dır. 





    27 Eylül 2020 Pazar

    FOSILLER NASIL OLUSUR

     Fosiller Nasıl Oluşur?

    Fosiller Dünya’nın geçmişi hakkında önemli bilgiler saklar. Örneğin küresel iklim, Dünya’nın yüzeyinde meydana gelen değişimler ya da Dünya’da geçmişte yaşamış canlılar ve ekosistemler hakkında fosil araştırmaları sayesinde bilgi sahibi olabiliriz.

    Bir canlı öldüğünde çoğunlukla çürür ve uzun zaman sonra geride hiçbir iz kalmaz. Ancak koşullar uygun olduğunda bir fosil oluşabilir. Fosilleşme birden fazla farklı şekilde gerçekleşse de bunlardan en yaygını “permineralizasyon” adı verilen fosilleşme türüdür.

    Bu fosilleşme türünün gerçekleşebilmesi için öncelikle ölen organizmanın üzerinin hızlı bir şekilde kum veya çamurla kaplanması gerekir. Bunun gerçekleşmesi için en uygun koşullar karadan ziyade deniz tabanında oluşur. Çünkü fiziksel ve kimyasal ayrışma sonucu sürekli karadan denize taşınan tortullar deniz tabaında birikir ve ölen organizmaların korunmasına yol açarlar.

    Okyanus tabanında fosilleşen bir organizma

    Mikroorganizmalar, ölen canlıların çoğunlukla organik maddelerden oluşan yumuşak dokularının hızla çürümesini yani kimyasal olarak parçalanmasını sağlar. Çoğunlukla inorganik maddelerden oluşan kemik ya da kabuk ise kolayca çürümez ve üzerleri tortullarla örtülür. Ölü organizmanın üzerinde biriken tortul miktarı arttıkça kendi ağırlığı altında sıkışan bu birikintiler zamanla kemik ve kabuklarla birlikte katılaşır. Yer altı sularında çözünmüş hâlde bulunan kalsiyum, demir ve silisyum gibi mineraller ölmüş canlının kalıntılarındaki boşluklara dolar ve burada kristalleşir. Bu şekilde zamanla taşlaşan organizma fosilleşmiş olur.

    Kemiğin boşluklu yapısı süngerimsi kemikten gelir.





    https://bilimgenc.tubitak.gov.tr/makale/fosiller-nasil-olusur

    15 Mayıs 2020 Cuma

    SONBAHARDA AĞAÇLAR NEDEN YAPRAK DÖKER

    Sonbaharda Yapraklar Neden Renk Değiştirir?


    Sonbahar mevsiminin en belirgin özelliklerinden biri doğadaki renk cümbüşüdür. Ağaçların yaprakları yeşilden parlak sarıya, turuncuya, kırmızıya ve kahverengiye doğru renk değiştirir. Ağaçlar da tıpkı bazı hayvanlar gibi ilkbahar ve yaz aylarında bünyelerinde enerji ve besin maddesi depolar ve kış aylarında dinlenme sürecine geçerler. İlkbahar ve yaz aylarında bitkiler ve ağaçlar güneş ışığını fotosentez yaparak enerjiye dönüştürür. Bütün bitkilerin yapısında, renk veren çeşitli pigmentler bulunur. Yapraklara yeşil rengi veren klorofil pigmenti fotosentezin gerçekleşmesini sağlayan kimyasal bir bileşendir. Ancak, sonbahar ve kış aylarında fotosentezin gerçekleşmesi için yeterli ışık ve su bulunmadığından yapraklardaki klorofil seviyesi azalır ve diğer renk pigmentleri açığa çıkmaya başlar. Bunlar; yapraklara sarı rengi veren ksantofil, turuncu rengi veren karotin ve kırmızı rengi veren antosiyanindir. Bütün bu renk pigmentleri tüm yapraklarda sürekli bulunmasına rağmen yeşil rengi veren klorofil baskın durumda olduğu için yapraklar yeşil renktedir ve diğer pigmentler maskelenmiş durumdadır. Havaların soğumasıyla birlikte yaprak içerisindeki klorofiller azalmaya başlayınca, karotinlerin parlak turuncu ve sarı renkleri; daha sonra da yapraklardaki fosfat miktarı azaldıkça antosiyaninlerin kırmızı ve eflatun renkleri yapraklarda hâkim olur. Sonbahar renkleri temel olarak sarı ve kırmızıdan oluşur. Sonbaharın ilerleyen günlerinde bazı sarı yapraklar kahverengiye dönüşür. Bu renk değişiminin ardından ağaçlardaki yaprakların tümü en kısa zamanda dökülür.


    ALINTIDIR.

    https://bilimgenc.tubitak.gov.tr/makale/sonbaharda-yapraklar-neden-renk-degistirir