27 Ekim 2020 Salı

GÜNEŞ SİSTEMİ

 GÜNEŞ SİSTEMİ

Güneş sistemi gezegenlerin, gezen uydularının, asteroitlerin ve kuyruklu yıldızların içerisinde bulunduğu sisteme güneş sistemi denir.




Bir yıldız etrafında belirli bir yörüngede dolanan gök cisimlerine gezen denir. Dünyamızın içerisinde bulunduğu güneş sisteminde güneşe yakınlığına göre sıralanmış şekilde merkür , venüs, dünya,mars, jübiter, satürün, uranüs , neptün olamak üzere 8 gezegen bulunmaktadır.








gezegenler yapılarına göre iç gezegenler ve dış gezegenler olarak ikiye ayrılır.


1-) iç gezegenler





*Güneş sistemindeki ilk dört gezegendir.


*Yüzeyleri, metal karışımına sahip sert kayalardan oluşmuştur.


* Dünya, karasal gezegenlerin en büyüğüdür.


2-) Dış Gezegenler

• Güneş sistemindeki son dört gezegendir.


• Yapıları çeşitli gazlardan oluşmuştur.


• Jüpiter, gazsal gezegenlerin en büyüğüdür.


Not:

Merkür ve Venüs gezegenlerinin uyguları yoktur.


Gezegenleri büyüklük sıralaması ;

Jübiter > Satürün > Uranüs > Neptün  > Dünya > Venüs  > Mars  > Merkür




Gezegenler ve Özellikleri

 Merkür 

  •  güneşe en yakın gezegen olmakla birlikte sisteminin en küçük gezegenidir.

  • uydusu yoktur.     

Atmosferi yoktur.

Venüs     

  • güneşe en yakın 2. gezegendir.

    • büyüklük sıralamasında 6.sırada yer alır.

    • uydusu yoktur.
    • gök yüzünde güneş ve aydan sonra en parlak gök cismidir.
    • çoban yıldızı olarak bilinir.       
                    

    Dünya 

    • Güneşe en yakın 3. gezegendir.

    • büyüklük sıralaması bakımından 5. büyük gezegendir.

    • Güneş sisteminde üzerinde yaşam olan  tek gezegendir.

    • %  70 su %30 karalar ile kaplıdır.

    • Atmosferi bulunur.


    • tek doğal uydusu Ay'dır

    • Güneş sisteminin en büyük gezegenidir.

    • Güneşe yakınlık olarak 5. sırada yer alır.

    • bilinen 67 doğal uydusu bulunur.



    Satürün



    • güneş sisteminde jübiterden sonra 2. büyük gezegendir.

    • halkalı yapıya sahiptir.

    • 62 doğal uydusu bulunur.

    • güneşe yakınlık olarak 5. sırada yer alır.




    Uranüs




    • Güneşe yakınlık olarak 7.sırada yer alırken büyüklük bakımından 3. sırada yer alır.

    • 27 doğal uydusu bulunur.

    • dönme şekli bakımından yuvarlanan bir varile benzer.




    Neptün



    • güneş sisteminde güneşe en uzak gezegen olmakla birlikte büyüklük bakımından 4.sırada yer alır.

    • 13 doğal uydusu bulunur.

    • uranüs gezegeninin ikizi olarak bilinir.





    meteroit; uzaydaki kaya parçalarına meteroit denir.


    meteor; meteroitlerin Dünya atmosferine girmesine meteor denir.


    Gök taşı; meteorlerın yeryüzüne ulaşan parçalarına denir.


    gök taşı çukuru; gök taşının yeryüzünde oluşturdukları çukurlara denir.


    Astreoit kuşağı; güneş sistemi oluşumunda arta kalan parçalardır. gezegenler gibi güneş etrafında dolanım hareketi yapar güneş sisteminde Mars ve Jübiter gezegeninin arasında bulunur.


    HAVA DİRENCİ

     HAVA DİRENCİ

    Havada hareket eden cisimlere etki eden sürünme kuvvetine hava direnci denir. Hava direnci cisimlerin hareket yönüne ters yönde etki eder.

    hava direncini daha iyi anlamak için aşağıdaki etkinliği yapalım;

    Özdeş A4 kağıtlarından bir tanesi düz diğer A4 kağıdı buruşturularak belli bir yükseklikten bırakılarak yere düşme süreleri gözlemlenmektedir.

    yapılan etkinlik sonucunda havayla temas yuzeyiyle az olan A4 kağıdının yere ulaşma süresi 2 saniye iken düz A4 kağıdının yere ulaşma süresi 4 saniye olarak ölçülmüştür.  etkinlikten de anlaşılacağı gibi yüzey alanı büyük olan cisimlere etki eden hava direnci büyük iken yüzey alanı küçük olan cisimlere etki eden hava direnci az olur.


    SORU;

    Aynı yükseklikten bırakılan A, B ve C paraşütlerinin yere ulaşma süreleri nasıl olur açıklayınız?




    Hava direncinde temas yüzeyi büyük olan C paraşütünün yere ulaşma süresi en çok olurken temas yüzeyi küçük olan B paraşütünün yere ulaşma süresi en az olur.

    yere ulaşma süreleri;

    C >  A   > B olur.

    hava direncini azaltmaya yönelik etkiler;

    * arabaların uç kısımlarının sivri olması.

    *ucakların uç kısımlarının sivri olması

    kuşların baş ve gaga kısımlarının sivri olması hava direncini azaltmaya yöneliktir.




    SU DİRENCİ

     SU DİRENCİ

    Su içerisinde hareket eden cisimlere etki eden sürtünme kuvvetine su direnci denir. Su direnci cismin hareket yönüne ters yönde etki eder.


    Su direncini daha iyi anlaya bilmek için aşağıdaki etkinliği inceleyelim;
     
    Özdeş kaplardan A kabı boş bırakılırken  kabı su ile doldurularak kap içerisine haşlanmış yumurtalar aynı anda bırakılmaktadır.


    Sonuç: içerisinde su bulunan B kabındaki ve su boş bırakılan A kabına aynı anda bırakılan yumurtalardan B kabına bırakılan yumurtanın kap tabanına ulaşma süresi A kabının tabanına ulaşma süresinden fazla olur. 

    etkinlikten de anlaşılacağı gibi suyun cisimlerin hareket yönüne ters yönde ve hareketi yavaşlatıcı yönde etki eder.

    Su direncini azaltıcı etkiler;


    * su taşıtlarının ön kısmının sivri yapılması su direncini azaltmaya yöneliktir.

    * su da yaşayan canlıların burun kısmının sivri olması su direncini azaltmaya yönelik olarak yaratılmışlardır.

    *suya atlayan yüzücünün su direncini azaltmak için ellerini birleştirirler.






    3 Ekim 2020 Cumartesi

    SÜRTÜNME KUVVETİNİN ETKİLERİ

     SÜRTÜNME KUVVETİNİN OLUMLU VE OLUMSUZ YANLARI

    Sürtünme kuvvetinin olumlu yanları:

    • yürümeyi kolaylaştırır.
    • yazı yazmamızı kolaylaştırır ve yazılanları silmemizi sağlar.
    • düzenlediğimiz eşyaların yerinde sabit kalmasını sağlar.
    • frene basılan aracın durmasını sağlar.
    Sürtünme kuvvetinin olumsuz yanları:
    • yürüme esnasında ayakkabı tabanının aşınmasına neden olur.
    • hareketi zorlaştırır.
    • taşıtların hareket hızını yavaşlatır.
    • birbirine sürtünen cisimlerin aşınmasına neden olur.

    sürtünme kuvvetini artıran etkilere örnekler
    1. ayakkabı ve lastiklerin girintili olması
    2. kışın buzlu yollara tuz veya kum dökülmesi
    3. karlı yollarda araç lastiklerine zincir takılması.

    sürtünme kuvvetini azalmasına etki eden örnekler

    1. kapı menteşelerinin yağlanması
    2. parmakta sıkışan yüzüğün sabun sürülere çıkarılması
    3. sürtünmeden dolayı araç motorlarının yağlanması
    4. patencilerin pateninin altının pürüzsüz yapılması

     

    1 Ekim 2020 Perşembe

    SÜRTÜNME KUVVETİ

     SÜRTÜNME KUVVETİ

    Bir birine temas eden yüzeyler arasında gerçekleşen cismin hareketini zorlaştıran etkiye sürtünme kuvveti denir.

    • Sürtünme kuvveti, cismin hareketine zıt yönde cisim ve yüzey arasında ve cismin yüzeyine bağlıdır.




    katı cisimlerde sürtünme kuvvetine geçmeden önce pürüzlü ve pürüzsüz yüzeyleri tanımamız gerekir.

    Pürüzsüz yüzey (madde); temas yüzeyinde girinti ve çıkıntı bulundurmayan maddeler pürüzsüz madde olarak bilinir. Örnek olarak pencere camı, telefon ekranı gibi maddeler temas yüzeyleri girinti ve çıkıntısı olmadığından pürüzsüz madde olarak bilinir.

    Pürüzsüz maddelere örnekler;

    • cam
    • parlatılmış mermer yüzeyi
    • fayans
    • telefon, TV ve bilgisayar ekranı
    • poşet dosya 
    • kitap kapağı gibi maddeler pürüzsüz maddelere örnek olarak verile bilinir.
    Pürüzlü yüzey (madde); temas yüzeyinde girinti ve çıkıntısı fazla olan maddelere pürüzlü madde denir. Örnek olarak toprak, halı gibi maddeler girinti ve çıkıntısı olduğundan pürüzlü madde olarak bilinir.

    Pürüzlü maddelere örnekler;


    • topraklı yol
    • zımpara
    • ayakkabı tabanı 
    • halı 
    • araba ve bisiklet lastiği
    • kumaş
    • asfalt gibi maddeler ve yüzeyler pürüzlü maddelere örnek olarak verilebilinir. 

    Not: pürüzlü yüzeylerde sürtünme kuvveti çok, pürüzsüz yüzeylerde sürtünme kuvveti azdır.

    Farklı yüzeyleri cisimlere uyguladığı sürtünme kuvvetini daha iyi anlamak için aşağıdaki deney düzeneğini inceleyelim.
     
    Örnek soru;

    Özdeş rampalardan bırakılan özdeş bilyelerin farklı yüzeylerde aldıkları yol şekilde gösterilmiştir.


     bilyelerin farklı yüzeylerde aldıkları yolların farklı olmasının nedeni zeminlerin yüzeyindeki girinti ve çıkıntı miktarlarının farklı olmasından kaynaklanır. Çakıllı yolun yüzeyindeki girinti ve çıkıntı miktarı halıdan çok halının da yüzeyindeki girinti ve çıkıntı miktarı camdan fazladır.

    kısacası yüzeyi pürüzlü olanın bilyeye etki ettiği sürtünme kuvveti çok iken pürüzsüz yüzeyin bilyeye etki ettiği sürtünme kuvveti azdır.

    Yüzeyler arasındaki sürtünme kuvveti  Çakıllı yol >  Halı > Cam'dır. 





    27 Eylül 2020 Pazar

    FOSILLER NASIL OLUSUR

     Fosiller Nasıl Oluşur?

    Fosiller Dünya’nın geçmişi hakkında önemli bilgiler saklar. Örneğin küresel iklim, Dünya’nın yüzeyinde meydana gelen değişimler ya da Dünya’da geçmişte yaşamış canlılar ve ekosistemler hakkında fosil araştırmaları sayesinde bilgi sahibi olabiliriz.

    Bir canlı öldüğünde çoğunlukla çürür ve uzun zaman sonra geride hiçbir iz kalmaz. Ancak koşullar uygun olduğunda bir fosil oluşabilir. Fosilleşme birden fazla farklı şekilde gerçekleşse de bunlardan en yaygını “permineralizasyon” adı verilen fosilleşme türüdür.

    Bu fosilleşme türünün gerçekleşebilmesi için öncelikle ölen organizmanın üzerinin hızlı bir şekilde kum veya çamurla kaplanması gerekir. Bunun gerçekleşmesi için en uygun koşullar karadan ziyade deniz tabanında oluşur. Çünkü fiziksel ve kimyasal ayrışma sonucu sürekli karadan denize taşınan tortullar deniz tabaında birikir ve ölen organizmaların korunmasına yol açarlar.

    Okyanus tabanında fosilleşen bir organizma

    Mikroorganizmalar, ölen canlıların çoğunlukla organik maddelerden oluşan yumuşak dokularının hızla çürümesini yani kimyasal olarak parçalanmasını sağlar. Çoğunlukla inorganik maddelerden oluşan kemik ya da kabuk ise kolayca çürümez ve üzerleri tortullarla örtülür. Ölü organizmanın üzerinde biriken tortul miktarı arttıkça kendi ağırlığı altında sıkışan bu birikintiler zamanla kemik ve kabuklarla birlikte katılaşır. Yer altı sularında çözünmüş hâlde bulunan kalsiyum, demir ve silisyum gibi mineraller ölmüş canlının kalıntılarındaki boşluklara dolar ve burada kristalleşir. Bu şekilde zamanla taşlaşan organizma fosilleşmiş olur.

    Kemiğin boşluklu yapısı süngerimsi kemikten gelir.





    https://bilimgenc.tubitak.gov.tr/makale/fosiller-nasil-olusur

    15 Mayıs 2020 Cuma

    SONBAHARDA AĞAÇLAR NEDEN YAPRAK DÖKER

    Sonbaharda Yapraklar Neden Renk Değiştirir?


    Sonbahar mevsiminin en belirgin özelliklerinden biri doğadaki renk cümbüşüdür. Ağaçların yaprakları yeşilden parlak sarıya, turuncuya, kırmızıya ve kahverengiye doğru renk değiştirir. Ağaçlar da tıpkı bazı hayvanlar gibi ilkbahar ve yaz aylarında bünyelerinde enerji ve besin maddesi depolar ve kış aylarında dinlenme sürecine geçerler. İlkbahar ve yaz aylarında bitkiler ve ağaçlar güneş ışığını fotosentez yaparak enerjiye dönüştürür. Bütün bitkilerin yapısında, renk veren çeşitli pigmentler bulunur. Yapraklara yeşil rengi veren klorofil pigmenti fotosentezin gerçekleşmesini sağlayan kimyasal bir bileşendir. Ancak, sonbahar ve kış aylarında fotosentezin gerçekleşmesi için yeterli ışık ve su bulunmadığından yapraklardaki klorofil seviyesi azalır ve diğer renk pigmentleri açığa çıkmaya başlar. Bunlar; yapraklara sarı rengi veren ksantofil, turuncu rengi veren karotin ve kırmızı rengi veren antosiyanindir. Bütün bu renk pigmentleri tüm yapraklarda sürekli bulunmasına rağmen yeşil rengi veren klorofil baskın durumda olduğu için yapraklar yeşil renktedir ve diğer pigmentler maskelenmiş durumdadır. Havaların soğumasıyla birlikte yaprak içerisindeki klorofiller azalmaya başlayınca, karotinlerin parlak turuncu ve sarı renkleri; daha sonra da yapraklardaki fosfat miktarı azaldıkça antosiyaninlerin kırmızı ve eflatun renkleri yapraklarda hâkim olur. Sonbahar renkleri temel olarak sarı ve kırmızıdan oluşur. Sonbaharın ilerleyen günlerinde bazı sarı yapraklar kahverengiye dönüşür. Bu renk değişiminin ardından ağaçlardaki yaprakların tümü en kısa zamanda dökülür.


    ALINTIDIR.

    https://bilimgenc.tubitak.gov.tr/makale/sonbaharda-yapraklar-neden-renk-degistirir


    2 Ocak 2020 Perşembe

    Kimyasal ve Fiziksel Değişim


    Kimyasal ve Fiziksel Değişim

    Kimyasal değişimler ile fiziksel değişimler arasındaki fark ve bunları nasıl ayırt edeceğiniz konusunda kafanız karıştı mı? Özetle, bir kimyasal değişim yeni bir madde üretir. Bir malzeme fiziksel bir değişim geçirirken şekilleri veya formları değiştirebilir, ancak kimyasal tepkime meydana gelmez ve yeni bileşikler üretilmez.


    • Kimyasal bir değişiklik kimyasal tepkimeden kaynaklanırken, fiziksel değişimde şekil değişikliği meydana gelir ancak kimyasal kimlik değişmez.
    • Kimyasal değişikliklerin örnekleri yanma, pişirme, paslanma ve çürümedir.
    • Fiziksel değişikliklere örnek olarak kaynatma, erime, dondurma ve parçalama verilebilir.
    • Genellikle fiziksel değişiklikler geri alınabilir. Bir kimyasal değişimi tersine çevirmenin tek yolu başka bir kimyasal tepkime yoluyladır.

    Kimyasal Değişim Örnekleri

    Yeni bir bileşik (ürün), atomlar kendilerini yeni kimyasal bağlar oluşturmak üzere yeniden düzenledikçe kimyasal bir değişiklikten kaynaklanır.
    • Yanan odun
    • Asit ve bazın karıştırılması
    • Sindirim
    • Yumurtanın pişirilmesi
    • Karamel oluşturmak için şekerin ısıtılması
    • Kek pişirmek
    • Demirin paslanması

    Fiziksel Değişikliklere Örnekler

    Fiziksel bir değişimde yeni kimyasal türler oluşmaz. Maddenin katı, sıvı ve gaz halleri arasındaki saf maddenin durumunu değişmesidir, maddenin kimliği değişmediği için fiziksel değişikliklerdir.
    • Alüminyum folyo tabakasının buruşması
    • Bir buz küpünü eritme
    • Bir kalıpta gümüş dökülmesi
    • cam kırılması
    • Kaynayan su
    • Buharlaşan alkol
    • Kağıt parçalama
    • Kuru buzun karbondioksit buharı

    kimsayasal değişimler;

     

    *renk değiştiriyorsa

    *koku açığa çıkarıyorsa( gaz açığa çıkıyorsa )


    *tortu oluşturuyorsa 


    *ısı açığa çıkıyorsa  bir kimyasal değişimdir.

    26 Aralık 2019 Perşembe

    Periyodik tablo

    Periyodik tablo



    Periyodik Tablo öğeleri listelemenin bir yoludur Elementler tabloda atomlarının yapılarına göre listelenmiştir. Bu, dış kabuklarında kaç protonun yanı sıra kaç elektrona sahip olduklarını içerir. Soldan sağa ve yukarıdan aşağıya doğru, elementler her atomdaki proton sayısı olan atom numaralarına göre listelenir.





    Neden Periyodik Tablo deniyor?

    "Periyodik" olarak adlandırılır, çünkü elemanlar döngü veya periyotlar halinde sıralanır. Soldan sağa elemanlar, atom numaralarına (çekirdeklerindeki proton sayısı) bağlı olarak sıralar halinde dizilir. Aynı sayıda değerlik elektronuna sahip elemanların aynı sütunlar üzerinde sıralanması için bazı sütunlar atlanır. Bu şekilde sıralandıklarında, sütunlardaki öğeler benzer özelliklere sahiptir.




    Gruplar periyodik tablonun sütunlarıdır. 18 sütun veya grup vardır ve farklı grupların farklı özellikleri vardır.


    Benzer elemanların bu şekilde sıralanması ve gruplandırılması, kimyagerlere elemanlarla çalışırken yardımcı olur. Belirli bir durumda bir elementin nasıl tepki verebileceğini veya davranabileceğini tahmin edebilirler. Eleman Kısaltmaları



    Her öğenin periyodik tabloda kendi adı ve kısaltması vardır. Hidrojen için H gibi bazı kısaltmaların hatırlanması kolaydır. Bazıları demir için Fe veya altın için Au gibi biraz daha zordur. Altın için "Au" Latince altın "aurum" kelimesinden gelir.

    Kim icat etti?

    Periyodik tablo 1869'da Rus kimyacı Dmitri Mendeleev tarafından önerildi. Tabloyu kullanarak Mendeleev, birçok elementin özelliklerini keşfedilmeden önce doğru bir şekilde tahmin edebildi. Periyodik Tablo hakkında eğlenceli gerçekler


    • Karbon, 10 milyona kadar farklı bileşik oluşturduğu bilindiği için benzersizdir. Karbon yaşamın varlığı için önemlidir.
    • Fransiyum dünyadaki en nadir elementtir..
    • Periyodik tabloda olmayan tek harf J harfidir.
    • Arjantin ülkesi, Latince argentum olan gümüş (Ag sembolü) öğesinin adını almıştır.
    • Dünya'da helyum olmasına rağmen, ilk önce güneş gözlemlenerek keşfedildi.

    24 Aralık 2019 Salı

    fotosentez özet


    Fotosentez

    Fotosentez nedir?

    Bitkilerin yaşamak için güneş ışığına ihtiyacı olduğunu hiç fark ettiniz mi? Biraz garip görünüyor değil mi? Güneş ışığı nasıl bir yemek türü olabilir? Güneş ışığı enerjidir ve fotosentez, bitkilerin enerjiyi güneş ışığından almak ve karbondioksit ve suyu gıdaya dönüştürmek için kullandıkları süreçtir.

    Fotosentez süreci



    Bitkilerin yaşaması gereken üç şey Bitkilerin yaşamak için üç temel şeye ihtiyacı vardır: su, güneş ışığı ve karbondioksit. Bitkiler tıpkı oksijeni soluduğumuz gibi karbondioksit solurlar. Bitkiler karbondioksiti soluduğunda, oksijeni solurlar . Bitkiler, Dünya gezegenindeki ana oksijen kaynağıdır ve hayatta kalmamıza yardımcı olur.

    Artık bitkilerin güneş ışığını enerji olarak kullandığını, yağmurdan su aldıklarını ve nefes alarak karbondioksit aldıklarını biliyoruz. Bu üç temel bileşeni alıp yiyecek haline getirme işlemine fotosentez denir. Bitkiler güneş ışığını nasıl yakalar?




    Bitkiler klorofil adı verilen bir bileşik kullanarak güneş ışığını yakalar. Klorofil yeşildir, bu yüzden birçok bitki yeşil görünür. İlk başta yeşil olduğunu düşünebilirsiniz, çünkü yeşil ışığı emmek ve kullanmak istemektedir. Bununla birlikte, ışık çalışmamızdan , gördüğümüz rengin aslında yansıyan ışığın rengi olduğunu biliyoruz. Böylece klorofil aslında yeşil ışığı yansıtır ve mavi ve kırmızı ışığı emer.

    Fotosentez hakkında daha fazla bilgi

    Bir bitkinin hücrelerinin içinde kloroplast adı verilen yapılar bulunur. Bu yapılarda klorofil bulunur.

    Fotosentez sürecinin iki ana aşaması vardır. İlk aşamada, güneş ışığı kloroplastlar tarafından yakalanır ve enerji ATP adı verilen bir kimyasalda depolanır. İkinci aşamada, ATP şeker ve organik bileşikler oluşturmak için kullanılır. Bunlar bitkilerin yaşamak ve büyümek için kullandıkları gıdalardır. Sürecin ilk aşaması güneş ışığına sahip olmalıdır, ancak ikinci aşama güneş ışığı olmadan ve hatta gece olabilir. İkinci aşamaya Calvin Döngüsü denir çünkü bilim adamı Melvin Calvin tarafından keşfedilmiş ve tanımlanmıştır.





    Bitkiler yaşamak için güneş ışığına ve suya ihtiyaç duysa da, farklı bitkiler her birinin farklı miktarlarına ihtiyaç duyar. Bazı bitkiler sadece biraz suya ihtiyaç duyarken, diğerleri çok ihtiyaç duyar. Bazı bitkiler gün boyu doğrudan güneş ışığında olmak isterken, diğerleri gölgeyi tercih eder. Bitkilerin ihtiyaçlarını öğrenmek, onları bahçenize nerede ekeceğinizi ve en iyi nasıl sulayacağınızı öğrenmenize yardımcı olabilir, böylece gelişir. Özet Artık bitkilerin yaşamak için güneş ışığına, suya ve karbondioksite ihtiyacı olduğunu biliyoruz. Bu üç bileşeni alırlar ve klorofil kullanırlar, onları enerji için kullandıkları yiyeceklere, nefes aldıkları ve yaşamak için kullandıkları oksijene dönüştürürler. Tüm bitkiler fotosentez kullanır, bu yüzden hepsinin biraz güneş ışığına ihtiyacı vardır